Kâinattaki tüm sistem, sistemi dengeleyecek ölçüler doğrultusunda kodlanmış olup derlendiği biçimde hiçbir sapma göstermeden adım adım çalışarak işlevini yerine getirmektedir.
Sistemin bir parçası olan insanların davranışları da ölçüler ile sınırlandırılmıştır. Bu ölçüyü aşmak veya sınırları içerisinde hareket etmek, biz insanlar için insan iradesinin hükmü doğrultusundadır.
Bilgi birikimi ile ilgili olan kavramlar arasında irtibat kurabilme yeteneği kişinin aklı doğrultusunda tercih özgürlüğünü ön plana çıkartmaktadır.
Aklını kullanarak tercih özgürlüğü eylem özgürlüğüne dönüştüğünde, kişiyi veya toplumu doğrudan veya dolaylı olarak etkiler. Bu etki, bireye dönüşmüş şahsiyetin hükümleri doğrultusunda insanlığın kaybı veya birey olmaktan şahsiyete dönüşmüş kişilikle birlikte insanlığın kazancı olarak kendini hissettirir.
Bu nedenle düşünme ve karar verme yeteneği, kişiyi ve toplumu bağlayıcı olmaktadır.
Öğrenmeyi öğrenmek için, öğretimin yöntemi de önem kazanmaktadır. Her insan kendi analistliğini kendi yapabilecek düzeyde olmalıdır ki kurallara uysun.
Bireyselleşen insan davranışında aklı hükmü altına alan vicdan ortadan kaldırıldığından, bencilliğin ön plana çıktığı davranışlarda şahsiyetin ön plana çıkardığı saygı ve sevgi ortadan kalkar.
Bu nedenle toplum birbirine karşı hırçınlaşarak geri dönüşü olmayan pişmanlıkların yaşanması gibi vakalar zamanla normalleşme eğilimi göstereceğinden, bir tehdit unsuru olmaktan çıkarak kanıksanacaktır.
Aslında, sorumluluk bilinci kalpten kalbe aralanan bir kapıdır.
Tahammülsüzlük gibi menfaatleri sarsan ve toplumu kırılma noktasına getiren olumsuz tepkiler, güven kaybı nedeni ile toplumda önemli güç kaybı oluşturacak ve zamanla toplum tarih sayfalarında hiç hoş karşılanmayan bir dışavurum ile anılacaktır.
Böyle bir durum, her açıdan incinme ve aklın bencil hisler karşısında kaldığı pasifleşme eğilimidir.
Aklın kabul ettiği makro değerlere rağmen, vicdanen uygulanması gereken mikro değerleri kasıtlı bireyselleştirilmiş öğretiler sonucu İslam’ın arkasına sığınan ve İslam ile bağdaşmayan tutumları artan bir oranda hem insanlığa hem de kendilerine zarar vermektedir.
Algı operatörlerinin eylemcileri, asla Hakk’ın hukukunu gölgeleyemez. Ancak gerçek anlamda öğrenmeyi öğrenemeyen ve dolayısı ile eksik bilgiler neticesinde hayatlarına yön verilenler ve aklını kullanıp bu esaretten kurtulamayanların bakışları elbette ki başkalaşmış olacaktır.
Hüzünlü bir biçimde eda edeceğimiz Ramazan bayramı, umulur ki bundan böyle aklıselim insanlar sayesinde olmaması gereken bireysellikten kopup, beklenen huzur ile hükmün hukuku doğrultusunda şahsiyet kazanmanın erdemine erişir.
Y. İşl. Yön.Org. Uzm. Vahit SUNAR
