UNUTMA HAKİKAT ÖDÜN NEDİR BİLMEZ - Ercan Buber

UNUTMA HAKİKAT ÖDÜN NEDİR BİLMEZ


İktidar sahipleri neden Sokrates’e karşıydı?  Neden kitleler Hallac-ı Mansur’a Şeyh Bedreddin’e, Şeyh Maşuki’ye karşı bu kadar düşmancaydı?  Çünkü hiç kimse güzel bir rüya görürken rahatsız edilmek istemez.  Ve bu insanların tek suçu, insanların uykusunu kaçıran son derece rahatsız edici şeyler söylemeleriydi.
 
İnsanlık tarihinden bugüne, iktidarı ele geçirmek ve güce ulaşmak gayesiyle İnsanları uyutan hayal tacirleri her türlü düzenbazlıkla hayal satmaya, insanları sömürmeye devam ediyor ve karşılığında hiç bir şey vermeden -atalarından miras- tacirliklerine devam ediyorlar. Ortaya sırf kendi “hakikatlerini” söyleme adına - kitlelerin uykularını kaçırıcı- bir insan çıktığında bu tacirler hemen öfkeleniyor ve onu yok etmek için seferber oluyorlar ne acıdır ki...
 
Yargıçlar Sokrates’e şöyle söylemişlerdi: “Seni affedebiliriz ama artık konuşmaman şartıyla. Senin hakikat olarak gördüğün şey, içinde yaşadığın insanlar tarafından kabul edilmez bir şey. Senin hakikatin onları rencide ediyor. Söz verirsen – ve sana güvenebiliriz çünkü senin sözünün eri bir adam olduğunu biliyoruz – bir daha konuşmayacağına, sessiz kalacağına söz verirsen hayatını kurtarabilirsin.”
 
Sokretes’in verdiği yanıt, hakikatle ilgilenen hiç kimsenin unutamayacağı bir yanıttır: “ Ben yalnızca hakikat hakkında konuşabilmek için yaşıyorum. Ve şimdi karanlıkta el yordamıyla ilerlemeye çalışanlara hakikati yayarak yaşama borcumu ödüyorum. Konuşmayacaksam yaşamak için bir neden göremiyorum. Benim yaşamım ve hakikate dair mesajımla eşanlamlıdır. Lütfen beni baştan çıkarmaya çalışmayın. Hayatta kalırsam konuşmaya devam ederim”.
 
Yargıçlardan (tacirlerden) bir tanesi, “Çok inatçısın Sokrates” dediğinde,
 
“ İnatçı olan ben değilim. İnatçı olan hakikattir, erdemdir. Hakikat ödün nedir bilmez. Küçük bir yaşam için ödün verip de kınanmaktansa ölmek daha iyidir.”diyordu Sokrates.
 
Sokrates’in ölümü algılayışını “Doğmadan öncesi ne oluyor?”sorusuna verdiği ilginç cevapla anlayabiliriz belki...
 
“Doğmadan önce ne bir sorunun, ne kaygın, ne kederin, ne acın vardı? Sen doğmadan önce herhangi bir acı veya kederin söz konusu olmadığını biliyorsun. Kim acı çektiğini söyleyebilir, kim kim kaygı ve keder içindeydi?  Çünkü sen yoktun!”
 

Kesin olarak hiçbir şey söylemiyordu ve insanların zihinlerinde yarattığı sorun buydu. Kaygı yaratıyordu. Atina’daki varlığına karşı ortaya atılan konulardan biri buydu: “Sürülmeli ve idam edilmeli, çünkü bu adam insanların kafasında kaygı ve keder yaratıyor. İnsanlar gayet mutluydu, rahat bir şekilde işlerini yapıyorlardı... Bu adam onlarla görüşüyor ve bir kez görüştükten sonra bir daha asla huzurlu olamıyorlar.”
Sokrates için bu olağan şeydi: şehirde dolaşmak, birini yakalamak ve ona bir soru sormak. Karşısındaki insan kaçmak istese bile, Sokrates bırakmıyordu: “Cevap vermek zorundasın!”
Ve ondan sonra, sen bir soruyu cevapladığında, senin cevabını mümkün olan her açıdan çökertiyordu, ezberini bozuyordu ve çok geçmeden cevapsız kalıyordun.
“Cevapların tam anlamıyla düzmece. Bazı aptal tacirler sana bu cevabı sattı ve seni kandırdı. bir yalanı yaşıyorsun” diyordu.
 
Evet, yalanlar rahat olabilir; çok uygun olabilirler. Hakikat başlangıçta son derece biçimsiz, çok rahatsız edici görülebilir. Ama sonuçta nihai bir kutsamadır. Huzurdur.
 
Bir yalan başta daima tatlı, sonunda da acıdır; hakikat başlangıçta acı, sonunda tatlıdır. Fakat son için biraz sabır göstermen gerekir. Sabırsızsan, o zaman yalanı yutmaya devam et. Uyumaya devam et. Tercih senin.

[email protected]

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI