Albayın itirafları gerçekleri gözler önüne serdi
FETÖ'den tutuklu Albay Hasan Ceyhun Keleş, etkin pişmanlıktan yararlandı, örgütle ilgili itiraflarda bulundu
Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) soruşturması çerçevesinde ihraç edilen ve tutuklanan eski Diyarbakır İl Jandarma Komutanı Albay Hasan Ceyhun Keleş, etkin pişmanlıktan yararlandı. Keleş, ifadesinde, örgütle nasıl tanıştığından, kendisine verilen kod isme ve terör örgütünün talimatlarına ilişkin itiraflarda bulundu. Keleş’in ifadelerinde terör örgütünün “ByLock” dışında başka bir program daha kullandığı ve mensuplarından TSK içerisinde yapılan herhangi bir etkinlik sırasında içki içilmesi gereken bir ortamda tedbiren içki içmelerini istediği ortaya çıktı.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından başlatılan FETÖ/PDY soruşturması çerçevesinde tutuklanan ve Türk Silahlı Kuvvetlerinden (TSK) ihraç edilen eski Diyarbakır İl Jandarma Komutanı Albay Hasan Ceyhun Keleş, etkin pişmanlıktan yararlandı. Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesinde bir kez daha ifadesi alınan Keleş, itiraflarda bulundu. Örgütle, 1988 yılında lise son sınıftayken tanıştığını anlatan Keleş, “Hataylı arkadaşım tarafından ders çalışmak amacıyla bir eve çağrıldım. Eve gittiğimde cemaat evi olduğunu öğrendim. Evde ‘Medet’ kod isminde matematik öğretmeni vardı ve bu evden sorumluydu. Bu eve gitmemdeki amaç ders çalışmak ve üniversiteye hazırlanmaktı. Okul bitene kadar ara ara bu eve gittim” dedi.
“Bana ‘Cenk’ kod adını verdi”
1989’da üniversite sınavına girdiğini ve Bursa Uludağ Üniversitesi Kimya Bölümü ile Ankara Kara Harp Okulunu kazandığını ifade eden Keleş, şunları anlattı: “Mezuniyetime müteakip 4 yıl boyunca cemaatle irtibatım olmamıştır. İstanbul Jandarma İkmal Merkezinde görevimin bitmesinin sonuna doğru evime ‘Süleyman’ kod adlı bir şahıs geldi. Bana, ‘Yaklaşık 4 yıldır cemaatle irtibatınız kesilmiş, sizinle tekrar görüşmek istiyoruz’ dedi. Bu şahısla bir iki defa görüştüm. Daha sonra, 1997’de Hakkari İl Jandarma Komutanlığına atandım. Burada 2 yıl boyunca ‘Vedat’ kod isimli bir öğretmenle görüştüm. Daha sonra Manisa, İzmir, İstanbul ve Kars Kağızman ilçesindeki görev sürelerimce, benden sorumlu olan, ‘Hakan’ kod adlı öğretmen, ‘Kemal’ kod adlı şahıs ve ‘Hasan’ kod adlı uzman doktor ve ‘Sinan’ kod adlı öğretmenle tanıştım. Bunlarla görüşmelerimiz genelde çay içme ve sohbet şeklinde olurdu. Ben akademi öğrencisiyken 2004-2006 yılları arasında ‘Hasan’ kod adlı benden sorumlu şahıs bana ‘Cenk’ kod adını verdi. 2007 yılında Batman Jandarma Bölge Komutanlığı Harekat Asayiş Şube Müdürlüğüne atandım. Kars’ta benden sorumlu olan ‘Sinan’ kod kişi beni ‘Fatih’ kod isimli öğretmenle tanıştırdı. 2010’da Batman’dan İstanbul Harp Akademileri Komutanlığı Kara Harp Akademisine öğretim elemanı olarak tayin olunca ‘Fatih’ beni ‘Ahmet’ kod adlı hukukçu olduğunu öğrendiğim kişi ile tanıştırdı. Bu kişi ile 6-7 defa Bahçelievler’deki evinde görüştük. 2012’de Ankara Jandarma Genel Komutanlığına tayin oldum. ‘Ahmet’ kod adlı şahıs, ‘Ekrem’ kod adlı öğretmenle tanıştırdı beni. Bu kişi ile Ziraat Mahallesi’ndeki evinde 2 yıl boyunca 8-10 defa görüştük.”
Whatsapp görünümlü program kullandık 2014 yılında Diyarbakır İl Jandarma Komutanlığına tayin olduğunu ve “Ekrem” kod isimli şahsın, kendisini “Tekin” kod isimli öğretmenle tanıştırdığına dikkat çeken Keleş, şu ifadelerde bulundu:
“Diyarbakır’da benimle bu kişinin ilgileneceğini söyledi. ‘Tekin’ ile bir yıllık zamanda 75 Metrelik Yol’un arka tarafında bulunan evinde 3-4 defa görüştük. 2014 yılı sonlarında Tekin’den uygun yolla bir telefon almasını istedim. Tekin bana bir telefon aldı ve hattımı taktım. Bu telefon karşılığında bir miktar para verdiğimi hatırlıyorum. ‘Tekin’ bana, ‘Sana aldığım telefonda bir program yüklü. Artık bu programdan mesajlaşabiliriz’ dedi. Adını hatırlamadığım programda sadece kendisi ekliydi. Bu program 1-2 ay kadar yüklü kaldı. Normal muhabbet şeklinde görüşmeler yaptık. Bu programın ‘ByLock’ olmadığını düşünüyorum. Basından gördüğüm ‘ByLock’ ara yüzünü mesajlaşırken telefonumda hiç görmedim. 2015 başlarında ‘Tekin’ bana içinde hat olan tablet verdi. Bunu 8-10 ay kullandım ve kullandığım sürece bu programdan görüştük.”
“Subaylara ilişkin sorular sorardı”
“Tekin” kod adlı şahıs ile bir görüşmelerinde kendi bilgisayarından açtığı “Diyarbakır İl Jandarma Komutanlığı personel isim listesinde” bulunan subaylara ilişkin sorular sorduğuna işaret eden Keleş, şunları kaydetti:
“Şu subay nasıldır, çalışkan biri mi, namaz kılar mı şeklinde sorular sorardı. Ben de bildiklerimi söyledim. 2015 Haziran-Temmuz aylarında ‘Tekin’ beni ‘Saffet’ kod adlı Karadeniz aksanlı bir şahıs ile tanıştırdı. Bana bundan sonra bu şahsın benimle ilgileneceğini ve kendisinin olmayacağını söyledi. Tableti etkin kullanmadığım ve kendimce gerek olmadığını düşündüğümden kendisine verdim. ‘Saffet’ ile bir defa 75 Metrelik Yol’a bakan evinde görüştük. 2015 Eylül ayı içerisinde Ankara’da izinli olduğum bir zamanda Cevizlidere’de kime ait olmadığım bir evde ‘Ekrem’ ve ‘Saffet’ ile birlikte görüştüm. Daha sonra ‘Saffet’ ile bir irtibatım olmadı. Ancak 15 Temmuz darbe kalkışması olarak adlandırılan gecede beni personelim vasıtasıyla aradı.”
“İçki içilmesi gereken ortamda için”
Terör örgütünün mensuplarına talimatlar verdiğine ifadesinde yer veren Keleş, şunları söyledi: “Cemaat abileri tarafından cemaate meyilli personelin işinde başarılı olması, özveri ile çalışması, astları tarafından sevilmesi, üstleri ile iyi geçinmesi istenirdi. Cemaat içerisinde bulunan her askeri personelin en az bir yabancı dili iyi derecede öğrenmesi, bu vesile ile yüksek lisans, doktora yapması, yabancı dil istenilen görevlerde önceliği kazanması istenirdi. Alt rütbedeki bana bağlı olan personel ile yapılan sohbetlerde, benim hakkında eleştiri varsa veya bu personel benim hakkımda bir söylemde bulunmuşsa bunu bana iletirlerdi. TSK içerisinde yapılan herhangi bir etkinlik sırasında içki içilmesi gereken bir ortam oluşursa, tedbiren az miktarda içki içilmesi gerektiğini, bunun bin sıkıntı oluşturmayacağı söylenirdi. Cemaat ehli personelin ve eşlerinin, her zaman örnek teşkil edecek şekilde, düzgün ve temiz giyinmesi tavsiye edilirdi Açık veya kapalı giyinme konusunda eşlere yaptırımda bulunmazlardı. Davranış olarak da yine örnek teşkil edecek şekilde hareket edilmesi istenirdi. Oruç konusu personelin kendisine bırakılır, ‘İçinde bulunduğunuz şartlara göre hareket edin’ denirdi.”
“Hizmette olan personele telefon verilirdi”
Cemaat içerisinde bulunan kişilerin hiçbir şekilde bunu dile getirmediğini vurgulayan Keleş, “Cemaat içerisinde olduğunu öğrendiğini gerek rütbedaşı gerek personele kendisinin de bu cemaat içerisinde olduğunu hissettirecek bir davranışta ya da söylemde bulunulmaması istenirdi. Tedbir amaçlı gerek içki içen gerekse İslam dinine yakışmayacak davranışlarda bulunan personel ile arkadaşlıklar kurulması istenir, bu şekilde dışarıdan gözlemlendiğinde cemaat ehli birinin onlara yakın intiba oluşturması tavsiye edilirdi. Bir ilden başka bir ile tayini çıkan ve hizmetten olan TSK personeli bulunduğu ilden ilişik kesmeden önce gideceği ildeki kendisinden sorumlu olacak abi ile gelir, tanıştırılır, atandığı ile gideceği tarih belirlenir, o tarihte bir yer ve mevki verilir, o mevkiye gelinip, beklenerek, buluşmanın gerçekleşmesi sağlanırdı. Hizmette olan jandarma personeline görev yaptığı ilde, içine simkart takılmış, rehberine sadece kendisinden sorumlu olan abinin numarası kaydedilmiş, aktif hale getirilmiş bir telefon verilirdi. Bu telefon ile sadece o abi ile görüşme yapılırdı. Atama döneminde yeni görev yerinden gelen ve personelin kendisinden sorumlu olan yeni abi ile tanışma maksatlı gerçekleştirilen buluşmada eski abi ile görüşme yapılmak için verilen telefon yine eski abiye iade edilir, bunu yerine yeri görev yapılacak ilde kendisinden sorumlu olacak abinin numarasının kayıtlı olduğu aktif hale getirilmiş yeni telefon verilirdi. Sohbete gidilirken eş, dost, akraba ve iş görüşmelerini sağladığımız telefonumuzun eve bırakılması tavsiye edilirdi. Ben daha önceki görev yaptığım yerlerde gerek rütbem gerekse de sorumluluğumdan dolayı bu tavsiyeleri uyguluyordum. Ancak Diyarbakır ilinde İl Jandarma Komutanlığı görevini yürüttüğümden, sorumluluğum arttığından il erkanı ile meydana gelen olaylardan dolayı sürekli irtibatlı olmam gerektiğinden telefonu evde bırakma konusunu yerine getiremedim.”
“Saat 03.00 itibariyle sokağa çıkma yasağı ilan edilecekti”
Keleş, ifadesinde 15 Temmuz günü yaşananlara da yer verdi. Saat 21.30 sıralarında bir gün öncesinden istirahat edemediğim için makam odasının arkasında bulunan dinlenme odasında istirahate çekildiğini anlatan Keleş, “Saat 22.45 sıralarında İl Jandarma Komutanlığı nöbetçi amiri Jandarma İkmal Yüzbaşı S.A. ile Harekat Merkezi Vardiya Amiri Jandarma Üst Çavuş Ö.K. tarafından sözde sıkıyönetim direktifi konulu mesaj odamın kapısı sertçe vurularak bana getirildi. Mesajı incelediğimde ‘Yıldırım’ ibareli olduğu, konusunun sıkıyönetim direktifi olduğu, hatırladığım kadarıyla Çakırsöğüt Jandarma Tugayının Ankara’ya hareket edeceği, saat 03.00 itibariyle sıkıyönetim ilan edileceği imza bloğunda Tuğgeneral Mehmet Partigöç’ün imzası, paraf bölümünde ise Kurmay albay Cemil Turhan/Tarhan’ın imzası vardı. Evrakın üç eki vardı. Ek-A’sında sıkıyönetim komutan ve yardımcıların adları vardı. Ek-B’sinde sözde sıkıyönetim mahkemelerinde görevlendirilecek 400 kadar hakim ve savcı isimleri vardı. Ek-C’sinde personel atama listesi vardı. Emri getiren personele konusu suç teşkil eden mesajın tatbikat olup olmadığını sordum. Personel ise gerçek olduğunu söyledi. Sözde mesajın uygulanmayacağını ve işlem yapılmayacağını, hiçbir birlik hareketinin olmamasını, kışla dışına araç ve personel çıkışı olmayacağını, kışla dışından gelen araçların dışarıya gönderilmeyeceğini, kalkışmaya çalışan personel olursa derdest edilmesi, gerekirse silah kullanılarak, etkisiz hale getirilmesini ifade ettim. Silvan’da operasyonda bulunan Bölge Jandarma Komutanımız ile saat 23.30 sıralarında görüşerek, İl Jandarma Komutanlığı ve bağlı birliklerinde olumsuz bir durum olmadığını bildirdim. Birliklerde herhangi bir hareket olmadığına dair rapor almaya müteakip, saat 23.44 sıralarında Diyarbakır Valisi Hüseyin Aksoy ile görüştüm. Sayın Aksoy, mesajın varlığından tarafımdan verilen bilgi ile haberdar olmuştur. Müteakiben Sayın Aksoy ile emirlerin alınması ve bilgi verilmesi maksadıyla 5-6 kez daha görüştüm” diye konuştu.
“Yüzbaşı telefonu sivil birine verdi”
Saat 00.00-01.00 arası kendisini makam telefonundan Yüzbaşı Serkan Alemdar’ın aradığını ifade eden Keleş, şunları anlattı:
“Serkan konuşmadan ben direk talimat vermeye başladım. ‘Buraya gelmeye gerek yok, olduğun yerde kal’ dedim. Kanunsuz emrin olduğunu, uygulanmayacağını ve darbeye karşı olduğumu söyledim. Serkan’ın sesini hiç duymadım, bana cevap vermedi. Bu arada Serkan telefonu sivil birine verdi. Telefondan ‘Haydi başlıyoruz’ şeklinde sesler gelmeye başladı. Telefondaki kişinin sesini ‘Saffet’ kod adlı şahsa benzettim. Ben de sinirlenip, bağırarak bu darbenin kanunsuz olduğunu, uygulanmayacağını söyledim ve telefonu kapattım. Cumhuriyet Başsavcısı Kamil Erkut Güre ile saat 01.15’te görüştüm. Daha sonra 4-5 defa daha görüştüm. 8’inci Ana Jet Üs Komutanlığında yapılacak adli tahkikatla ilgili İl Jandarma Komutanlığınca mümkün olduğunca fazla kolluk personeli ile destek verilmesi talimatı alınmasına müteakip, sur ve Bağlar İlçe Jandarma komutanlarına yapılacak tahkikat için mümkün olduğu kadar fazla adli kolluk personelinin ivedi hazırlanması talimatına verdim. Saat 04.32 sıralarında hazırlanan personel ile birlikte Diyarbakır Adliyesine intikal ettim. Buradaki toplantının ardından 20-25 adli kolluk personeli 8. Ana Jet üs Komutanlığına intikal etti. Ben, İl Jandarma Komutanlığı, TEM Şube Müdürü ve TEM Şube Müdürlüğünden iki personel ile birlikte gözaltı talimatı bulunan 16’ncı Mekanize Tugay Komutanı Tuğgeneral Savaş Beyribey’in iş adresine intikal ettim.”
“Kalkışma olmaması için elimden geleni yaptım”
Hatırladığı kadarıyla 16-17 Temmuz günü öğleden sonra Yüzbaşı Serkan Alemdar’ın odasına gelip, oturduğunu anlatan Keleş, ifadesini özetle şöyle sürdürdü: “Cemaatten olduğunu öğrendiğim Serkan’a cemaatin nasıl böyle bir şey yaptığını, böyle bir şeyin kabul edilemeyeceğini, bir sürü vatan evladının şehit olduğunu söyledim. Bundan sonra kendisinin cemaatten uzak durmasını, ilişkisini kesmesi gerektiğini söyledim. Sonra odamdan ayrıldı. Ben kesinlikle sözde darbe girişiminden öncesinde bilgi sahibi değildim. Sıkıyönetim direktifinin gelmesiyle bilgi sahibi oldum. Bilgi sahibi olduğum andan itibaren darbe girişimine karşı Diyarbakır ilinde herhangi bir kalkışmanın olmaması için elimden gelen gayreti gösterdim. Yapılan sözde darbe girişimi günü tahkikatlara da bizzat katıldım. Emir komuta zinciri içerisinde amirlerimden aldığım direktifler çerçevesinde darbe girişimini önlemeye yönelik her türlü gayreti gösterdim.”