Bosna'nın cesareti, direnişi: Aliya İzzetbegoviç
Bosna Hersek'in ilk cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç, vefatının 14. yıl dönümünde rahmetle ve özlemle anılıyor.
Bosna-Hersek'in batısındaki Bosanski Samac şehrinde 1925 yılında dünyaya gelen Aliya İzzetbegoviç, II. Dünya Savaşı sırasında gençliği faşist ve çetnik ideolojiyle, ardından komunizmle mücadeleyle geçti.
Bu mücadelesinin bedelini hapislerde geçiren İzzetbegoviç, 1990'lı yıllarda ise halkının inandığı, güvendiği bir lider olarak canından çok sevdiği ülkesinin bağımsızlığı için mücadele verdi. Zorlu bir savaşın ardından bağımsız bir Bosna Hersek'i halkına hediye eden "Bilge Kral" Aliya İzzetbegoviç, tam 14 yıl önce bugün çile ve ıstırapla geçen bir ömre veda etti.
İlk kez 1946 yılında tutuklandı ve 1949 yılına dek hapiste kalan İzzetbegoviç, daha sonra 1970'li yıllarda kaleme aldığı ''İslam Manfifestosu'' adlı bildirgesiyle dikkatleri üzerine çekti. Eski Yugoslavya döneminde, "İslam Manfiestosu" nedeniyle, "bölücülük", "İslami devlet kurma" gibi suçlamalarla 12 Bosnalı aydınla birlikte 1983 yılında yargılann Aliya İzzetbegoviç, 14 yıl hapis cezası aldı. Foça kentindeki cezaevinde zor koşullarda hapis hayatını sürdüren Aliya İzzetbegoviç, 1988 yılının sonunda Yugoslavya hükümetinin ''sözlü muhalefet sebebiyle cezalandırılan bütün mahkumların serbest bırakılması'' kararıyla hapisten çıktı ve "ateşten gömleği" giydi.
Aliya İzzetbegoviç, Boşnaklar'ı kendi öz vatanlarında aşağılık duygusundan kurtarmak, siyasi arenada etkili olmalarını sağlamak ve ülkedeki diğer etnik unsurlarla birlikte "bir arada yaşamın en güzel örneğini göstermek" amacıyla, 27 Mart 1990 tarihinde Demokratik Eylem Partisi'ni (SDA) kurdu.
Yugoslavya'yı oluşturan 6 Cumhuriyetten biri olan Bosna-Hersek'te 18 Kasım 1990 tarihinde yapılan ilk çok partili seçimlerde Aliya İzzetbegoviç'in genel başkanlığını yaptığı SDA, parlamentodaki toplam 240 milletvekilliğinden 86'sını kazanarak, seçimlerden güçlü çıktı. Aliya İzzetbegoviç, önce Slovenya'nın, ardından Hırvatistan'ın Yugoslavya'dan bağımsızlığını ilan etmesinin ardından, "ya bağımsızlığı tercih edip bir bedel ödeyecek ya da o zamanki Yuoslavya'nın devlet başkanı olan Slobodan Miloşeviç'in ırkçı yönetimi altında kalacaktı". Aliya İzzetbegoviç, bu zor durumu her zaman büyük saygı duyduğu halkının tercihine bıraktı ve 29 Şubat ile 1 Mart 1992 tarihlerinde ülkede referandum yapıldı. Halkın yüzde 63'ü referanduma katıldı ve Bosna-Hersek'in özerkliği ve bağımsızlığı lehine oy kullandı, ancak Sırplar referanduma katılmadı. Referandumun ardından AB, 6 Nisan'da, ABD ise 7 Nisan 1992'de Bosna-Hersek'in bağımsızlığını tanıdı.
Dünya katliamları görmezden geldi
Aynı gün, Bosnalı Sırpların siyasi lideri ve halen Lahey'deki uluslararası savaş suçları mahkemesinde yargılanan Radovan Karaciç ile Lahey'de yargılanırken 2006 yılında ölen Slobodan Miloşeviç, Bosna-Hersek'e karşı savaş başlattı.
Hızla gelişen savaş sürecinde, Bosna-Hersek Başkanlığı, Bosna-Hersek Cumhuriyeti ordusunu ve savaş hükümetini kurma kararı aldı. Kısa sürede organize olan Boşnaklar, merhum Aliya İzzetbegoviç'in etrafında kenetlerek, onunla birlikte bağımsızlığın ağır bedelini ödemeye başladı. Bugün Suriye'de yaşananların bir benzeri 1990'lı yıllarda Bosna'da yaşanıken, dünya Avrupa'nın ortasındaki katliamları görmezden geliyordu.
Evler, camiler, tarihi eserler yıkılırken, insanlar toplama kamplarında işkenceye tabi tutulurken, kadınlar sistematik tecavüzlere uğrarken, o acı yıllarda Devlet Başkanlığı görevini yürüten Aliya İzzetbegoviç, başkalarının ibadet yerlerine, sivillere, kadınlara asla dokunulmaması yönünde birliklerine emir veriyordu.
Birleşmiş Milletler'in koruması altındaki Srebrenita'da soykırım işlenirken Aliya İzzetbegoviç, direncini kaybetmiyor, halkına sabır ve direnmekten başka bir şeyin sözünü dünyanın ilgisizliğinden dolayı veremiyordu.
Avrupa'nın en büyük 4'üncü silahlı gücüne sahip Yugoslav ordusunun 3 yıl boyunca dize getiremediği Boşnaklar, savaşın lehlerine dönmeye başlaması üzerine uluslararası toplumun bakısıyla 1 Kasım 1995 tarihinde imzalanan Dayton Antlaşması ile Bosna Hersek'in sınırlarını korumayı başardı. Halkına uluslararası arenada tanınan bir devlet ve bayrak bırakan Aliya İzzetbegoviç, sağlık durumu kötü olmasına rağmen, savaştan sonraki dört yıl boyunca da savaşın yaralarının sarılmasına ve ülkenin kalkınmasına önemli katkılarda bulundu.
"Bilge Kral" şehitlerin arasında yatıyor
Sağlık durumundan dolayı, Ekim 2000'de, Bosna-Hersek Devlet Başkanlığı görevinden çekilen Aliya İzzetbegoviç, 19 Ekim 2003'te saat 14.25'te hayata gözlerini yummuştu.
Merhum Aliya İzzetbegoviç, ömrünün son dönemlerinde kendisi için büyük bir anıt mezar yapıldığını öğrenmesi üzerine, devlet yetkililerini bu projelerinden vazgeçirterek, kendisinin şehitler arasında sade bir mezarda yatmak istediğini iletti. Bunun üzerine İzzetbegoviç, Kovaçi Mezarlığında kendisi için hazırlanan mezara defnedildi. Üstü "yıldız" görünümünde kubbe, çevresi ise "hilal" görünümünde süs havuzuyla çevrelenen mezarına her gün yüzlerce insan gelerek, merhum İzzetbegoviç ve oradaki şehitler için dua ediyor.
Mezarının hemen karşısında ise Aliya İzzetbegoviç'in adının verildiği müze bulunuyor. Müzede, İzzetbegoviç'in özel eşyası, kitapları, fotoğrafları teşhir ediliyor
Vefatından sadece 20 gün önce, hastaneden telefon aracılığıyla Bosna Hersek'in ünlü gazetecisi Senad Hacifeyzoviç'in sunduğu ''Centralni Dnevnik'' programına bağlanan İzzetbegoviç, buradaki konuşmasıyla tüm Boşnak ulusunu hüzünlendirmişti.
İzzetbeogiç, Hacifeyzoviç'e yeniden bir araya gelme konusunda şüpheleri olduğunu, ancak bunun artık hiçbir öneminin olmadığını söylemişti.
Halkına son mesajlarını gönderen İzzetbegoviç, ''Sırplar Sırp, Boşnaklar Boşnak, Hırvatlar ise Hırvat olsunlar. Ancak her üçü de daha fazla Bosnalı olsunlar. Önemli olan, Bosna'nın hayatta kalmış olmasıdır'' ifadelerini kullanmıştı.
Oğlu Bakir İzzetbegoviç Aliya'yı anlattı
Aliya İzzetbegoviç'i ve bilinmeyen yönlerini, oğlu Bakir İzzetbegoviç, dava arkadaşı Hasan Çengiç, savaş döneminin efsanevi komutanı Atif Dudakoviç, yakın dostu Hilmi Neirmarliya ve Muhamed Şaçirbegoviç, AA'ya anlattı.
Merhum İzzetbegoviç'in oğlu olan Bosna Hersek Üçlü Devlet Başkanlığı Konseyi'nin Boşnak üyesi Bakir İzzetbegoviç, babasının Boşnak halkının sınırsız güvenine sahip olan bir lider olduğunu söyledi.
Bosna'daki savaş sırasında babasının yanından ayrılmayan ve yaptıklarını dikkatlice takip eden oğul İzzetbegoviç, o günleri dün gibi hatırladığını belirtti.
Babası ile geçirdiği anılar arasında, çocukluk günlerinin ayrı bir yeri olduğunu vurgulayan İzzetbegoviç, sözlerine şöyle devam etti:
''İnsan, çocukken en iyi şekilde herşeyi ezberliyor. O günlere dair fotoğraflar, hala zihnimde canlı. Ömrünün son 15 yılında olduğu gibi, çocukluk dönemimde de kendisiyle çok yakındık. Onun cezaevinden çıktığı dönemden devleti yönettiği döneme kadar hiç ayrılmadık neredeyse. Tüm bunlar, tabiki benim siyasi kariyerime de ilham oldu. En zor dönemlerde, bir karar alınması gerekirken, onunla birlikte tarihi yakından gözlemleme, olumlu ve olumsuz tarihi karakterleri görme ve öğrenme imkanım oldu. Karar almanın zorluğunu yakından tecrübe etme fırsatım oldu. Bunu, kitaplarda bulamazsınız.''
Babasının, sıradan vatandaşların hayatlarını kolaylaştırmak, yaralarını iyileştirmek, ekonomiyi düzelterek halklar arasındaki barışa yönelik adımlar atmak arzusuyla dolu olduğunu söyleyen İzzetbegoviç, bugün, Bosna Hersek'te Aliya'nın eksikliğinin fazlasıyla hissedildiğini vurguladı.
İzzetbegoviç, sözlerine şöyle devam etti:
''Yaklaşımı, karizması ve kendisine duyulan güvenle bugün eksikliği hissediliyor. O, Boşnak ulusunun sınırsız güvenine sahip bir bir insandı. Bir lidere güvenmek, zor zamanlarda ve zor durumlarda olur. Bugün, bu denli kapasiteye sahip ve kendini adamış bir insan bulunmuyor. Halk ona ve aldığı kararlara gözü kapalı bir şekilde inanıyordu. Ben de dahil olmak üzere, bugün Bosna Hersek siyasetinde halkın böylesine güvenine sahip olan bir siysetçi bulunmuyor.''
"Aliya savaşı seçmedi"
"Babasının ne ile hatırlanması gerektiği" sorusuna, İzzetbegoviç şu cevabı verdi:
''Aliya, savaşı seçmedi. Savaş olmaması için elinden gelen her şeyi yaptı. Yugoslavya toprakları paylaşılmaya başlandığında, Bosna Hersek'i parçalamak istediler. Biz, buna karşı çıktık. Bu adaletsiz savaş dayatıldığında ise, Aliya bunu en iyi şekilde yönetti. O, ordunun başarılı bir komutanı oldu. Ancak, eminim Aliya bununla hatırlanmak istemezdi. O, insanların çilelerini azaltmak için her şeyi yapan, insanların acılarını sona erdirmek için çalışan ve ülkesini savunmak isteyen bir insan olarak hatırlanmak isterdi. O, Bosna Hersek'te yaşayan etnik gruplar arasındaki kavganın bitmesini isterdi. Barış sürecinin başlamasını ve mümkün olan en az sayıda kurban verilmesini isterdi. O, barış insanı olarak hatırlanmak isterdi, savaş insanı olarak değil.''
Türkiye'nin Aliya'daki yeri apayrıydı
Babası Aliya İzzetbegoviç'in kalbinde, Türkiye'nin apayrı bir yere sahip olduğunu ifade eden Bakir İzzetbegoviç, ''Aliya, tüm diğer Boşnaklar gibi Türkiye'ye karşı duygusal bağlara sahip bir insandı. Sizi seven birini siz nasıl sevmezsiniz? Türkler, her daim bizim yanımızda oldular. En zor dönemlerimizde, bizlere yardımcı oldular. Aliya'nın da Türkiye'de çok dostu vardı'' diye konuştu.
Bakir İzzetbegoviç, babasının Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a karşı ayrı bir sevgisi bulunduğunu belirterek, "Başbakan Erdoğan başkanlığındaki ekip Aliya'nın hayallerindeki ekiptir" dedi.
Kendisini halkının hizmetine adamış büyük bir kişilik
Merhum Aliya İzzetbegoviç'le birlikte 1983 yılındaki Saraybosna davasında yargılanan 12 sanıktan biri olan, "Bilge Kral"la birlikte 5 yıl hapis yatan eski Bosna-Hersek Federasyonu Savunma Bakanı Hasan Çengiç, merhum İzzetbegoviç'le üniversite öğrencisi olduğu sırada tanıştığını ve kendisinden çok etkilendiğini kaydetti.
O yıllarda merhum İzzetbegoviç'le gizli gizli buluştuklarını ve onun önerdiği kitapları okuduğunu ifade eden Çengiç, ''O, sade, güçlü, mütevazi, açık, huzur verici, İslam'ı ve Batı'yı çok iyi bilen, vizyon sahibi bir beyefendiydi'' dedi.
Aliya İzzetbegoviç'in 2. Dünya Savaşı yıllarında bile dünyaya ''siyah ve beyaz'' olarak bakmadığını belirten Çengiç, onun dünyaya bir bütün olarak, katmanlarıyla birlikte baktığına dikkati çekti.
''O karşı dünyayı eleştirdiği gibi, kendi dünyasını da yani Müslümanları da eleştirebiliyordu'' diyen Hasan Çengiç, bunun en güzel örneğinin merhum İzzetbegoviç'in 1970'li yıllarda kaleme aldığı ''İslam Manifestosu'' olduğunu kaydetti.
1983 yılındaki meşhur Saraybosna davasının, ''İslam Manfifestosu'' nedeniyle açıldığını, merhum İzzetbegoviç'in bu davada ''örgüt lideri'' suçlamasıyla, kendilerinin de ''örgüt üyesi'' olarak yargılandığını belirtti.
Hasan Çengiç, duruşma sırasında, ilginç anların yaşandığını ifade ederek, şunları kaydetti:
''Bizler 'İslam Manifestosu'nu o tarihe kadar bir bütün olarak okumamış ve görmemiştik. Mahkemede hakim, bizim suçlandığımız bu metnin okunmasını talep etti. Aslında hepimiz sevindik, çünkü ilk kez bu bildirgeyi dinleme fırsatı elde edecektik. Bildirgede komünist rejimi yerden yere vuran ciddi eleştiriler de bulunuyordu. Salonda herkes susmuş bunu dinliyordu, bu metni okuyan hakim ise bir taraftan salonun sıcaklığından, diğer taraftan ağır ithamları okumasından dolayı sürekli terliyor ve bu terini silmek zorunda kalıyordu. Nitekim bu dava bize pahalıya mal olmuştu, merhum Aliya'ya 14 yıl, bize de 12 yıl hapis cezası verildi.''
Merhum Aliya'nın her gün haberleri takip ettiğini ve ülkenin herhangi bir yerinde bir sorun haber konusu olduğunda telefona sarılarak, ilgili bakanı ya da belediye başkanını arayarak sorunun hemen çözülmesi talimatını verdiğini belirten Çengiç, Aliya'nın kendisini halkının hizmetine adamış büyük bir kişilik olduğunu vurguladı.
Aliya'nın, ardında Bosna Hersek devletini, demokrasi, özgürlük ve bir arada yaşama düşüncesini bıraktığını söyleyen Çengiç, "Aliya, kendisini sevmeyenlerin dahi saygı gösterdiği bir liderdi''
Çengiç, merhum Aliya'yı ''en etkili ve en uygun yolu bulamadığı'' gerekçesiyle eleştirenlerin, bugün aynı yerde kendilerini bulduklarını sözlerine ekledi.
Bosnalı ''George Washington''
Eski Bosna Hersek Dışişleri Bakanı ve savaş döneminde Bosna Hersek'in Birleşmiş Milletler Büyükelçiliği görevini yürüten Muhamed Şaçirbegoviç, Aliya'nın birçok Amerikalı tarafından ''Bosnalı George Washington'' olarak görüldüğünü söyledi.
Şaçirbegoviç, ''Birçok Amerikalı, bugün dahi, Aliya'nın yönetimi ve ordunun kurulmasında üstlendiği rol olmaksızın, Bosna Hersek'in varlığını devam ettiremeyeceği görüşünde'' dedi.
Aliya'nın her zaman ülkesini ve halkını korumayı ön planda tuttuğunu vurgulayan Şaçirbegoviç, ''Halkının normal bir yaşama yeniden sahip olması için elinden geleni yapmak zorunda olduğunu devamlı söylerdi. Malesef, onun bu iyi niyeti bazılarınca kötüye kullanıldı'' diye konuştu.
''Her şeyi danışırdı''
Merhum Aliya İzzetbegoviç'in yakın dostlarından ve danışmanlarından biri olan öğretim görevlisi Dr. Hilmi Neimarliya, Aliya'nın ölümünün ardından, dünyanın büyük bir insandan yoksun kaldığını söyledi.
Aliya gibi bir kişiliğin bugün Bosna Hersek ve Boşnaklar arasında eksikliğinin hissedildiğini belirten Neimarliya, şunları söyledi:
''Bir karar alırken, onun doğruluğuna güvense de mutlaka yakınlarındaki insanlara danışırdı. Ben de Aliya'nın danışmanlarından biriydim. Her gün önemli kararlara imza atması gereken Aliya, bazen küçük bazen daha geniş bir danışma toplantısı yaparak, konu hakkındaki görüşlere başvururdu. Aliya'nın eksikliği bugünkü siyaset arenasında hissediliyor. Aldığı cesur kararların eksikliği bugün hissediliyor.''
''Boşnaklar için mücadele ederdi''
Bosna'daki savaşta büyük askeri başarılara imza atan 5'inci Tugay Komutanı Atif Dudakoviç, Aliya'nın kendileri için bir otorite olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi:
''Aliya, Cumhurbaşkanımız olduğu için resmi olarak da bizim için bir otoriteydi. Ancak, bunun dışında, Boşnakları temsil ettiği ve onlar için mücadele ettiği için de bizim için bir otoriteydi. İnsanlar geçici, bıraktıkları eserler ise kalıcıdır. Aliya'nın ardında bıraktığı eserler çok büyük. Benim gözümde, Aliya, imkansız bir misyonu gerçekleştirdi. O bizi ulus yaptı, bir devlet yaratmamızı sağladı. Aliya sözünün eri bir insandı, onun gibi birini tanıdığım için çok mutluyum"
"Acısı yüzünden belli olan bir lider"
Türkiye'nin Saraybosna Büyükelçisi Ahmet Yıldız da vefatının 14'üncü yıl dönümünde Aliya İzzetbegoviç'le ilgili görüşlerini dile getirdi.
Yugoslavya'da iç savaş çıktığında ve Bosna Hersek saldırıya uğradığında genç bir diplomat olduğunu ve önce Libya'da ardından Almanya'da görev yaptığını söyleyen Büyükelçi Yıldız, Bosna Hersek'e karşı yapılan saldırının bu ülkelere de yansıdığını ve oralara da Bosna Hersekli yetim çocukların ve mültecilerin geldiğini belirtti.
Aliya'yı, o dönem yayınlanan haber ver görüntülerden, çok üzüntülü bir yüze sahip olan lider olarak hatırladığını söyleyen Büyükelçi Yıldız, ''Acısı yüzünden belli olan bir lider. Halkının o zaman çektiği acıların, kıyımların, soykırım ve tecavüzlerin yüzüne yansıdığını hatırlıyorum. Tabi büyük insanlar böyle durumlarda yılmıyorlar. Rahmetli, Bosna Hersek'in sınırlarını korudu, karmaşık bir sistemle de olsa halkını bağımsızlığa kavuşturdu ve 2003 yılında aramızdan ayrıldı" dedi.
Bosna Hersek'teki sistemin tam olarak henüz islah edilemediğine değinen Yıldız, ülkenin sorunları çözülemese de en azından tüm dünyanın Bosna Hersek'in işlevsel bir devlet haline gelmesi konusunda hemfikir olduğunu ifade etti.
İzzetbegoviç ailesi ile Türkiye'nin muhabbetinin her zaman çok iyi olduğuna vurgu yapan Büyükelçi Yıldız, ''Bizim hem Rahmetliye ve ailesine saygımız sonsuz, hem de Bosna Hersek'e desteğimiz her zaman şartsız ve karşılıksız" diye konuştu.
"Emanet yerine getirilmiştir''
Büyükelçi Yıldız, merhum İzzetbegoviç'in ''Bosna Hersek'i Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a emanet ettiği ve ondan, Bosna Hersek'e sahip çıkmasını istediği'' yönündeki ifadelerine ilişkin şunları söyledi:
''Sayın Başbakanımız, geçen yıl burada, kendisine verilen 'İsa Bey İshakoviç' ödül töreninde bundan bahsetti, anısını anlattı. Tabi bu, bizde bir gelenektir. Rahmetli Aliya İzzetbegoviç de İslam ve Türk kültüründeki bu geleneğe uyarak emanet etti. Bunu bazıları 'vesayet' falan olarak algılıyor, ancak hiç öyle değil. Türkiye, bu emanetin hakkını veriyor. Ben Büyükelçi olarak bu konuda müsterihim. Buradaki sistem el verdiği kadar Türkiye yardımını esirgemiyor, desteğini esirgemiyor. Türkiye'nin en cömert olduğu ülkelerin başında Bosna Hersek geliyor. O konuda bir endişem yok. Türkiye, hükümetlerden, siyasi partilerden bağımsız olarak Bosna konusunda her zaman hemfikirdir. Dolayısıyla, ben de bir Büyükelçi olarak çok rahat ve müsterih olarak görev yapıyorum. Bir yandan sorumluluk hissediyorum, diğer yandan ise çok şanslı görüyorum kendimi. Emanet yerine getirilmiştir diye düşünüyorum."
''Bilge Kral"dan halkına "bilge öğütler"
"Doğu Batı Arasında İslam", "İslam Deklarasyonu", "İslami Yeniden Doğuşun Sorunları", "Özgürlüğe Kaçışım", "Tarihe Tanıklığım" gibi eserleriyle Türkiye'de de büyük bir okur kitlesi bulunan merhum Aliya İzzetbegoviç, eserlerinden derlenen önemli sözlerinin bir kısmı şöyle:
-"Her şeye kadir olan Allah'a andolsun ki; köle olmayacağız. Ben Avrupa'ya giderken kafam önümde eğik gitmiyorum. Çünkü çocuk, kadın ve ihtiyar öldürmedik. Çünkü hiçbir kutsal yere saldırmadık. Oysa, onlar bunların tamamını yaptılar. Hem de Batı'nın gözü önünde; Batı medeniyeti adına... Nefrete nefretle cevap vermeyin. Bosna için nefret çıkmaz sokaktır. Nefret sadece bizim ruhlarımızı zedelemiyor, Bosna'nın özünü de zedeliyor.''
-''Bize yapılan soykırımı unutursak bunu bir daha yaşamaya mecburuz, size asla intikam peşinden koşun demiyorum, ama yapılanları da asla unutmayın''
-''Bizler insan olmaya ve insan kalmaya çalıştık ve başarılı olduk. Ancak bunu onlardan (Sırplardan) dolayı yapmadığımızın altını çizmeliyim. Kendimizden dolayı insan kalmaya çalıştık, onlardan dolayı değil. Onlara hiçbir şey borçlu değiliz. İnsan olmak ve insan kalmak, Allah'a ve kendimize karşı sorumluluğumuzdur. Onlara karşı değil."
-''Hiçkimse intikam peşinde koşmamalı, sadece adaleti aramalıdır. Çünkü intikam sonu olmayan kötülüklerin de kapısını açar. Geçmişi unutmayın ama onunla da yaşamayın.''
-''Yeryüzünün öğretmeni olabilmek için gökyüzünün öğrencisi olmak lazım. Hukuk benim için sadece meslek değil inancım, yaşam tercihim ve hayat felsefem. Geleceğimizi geçmişimizde aramayacağız. Kin ve intikam peşinde koşmayacağız.''
-''İlerlemiş yaşıma rağmen, ümit ediyorum ki, halkımın özgürlüğe ve kurtuluşa ulaştığını görecek kadar yaşayacağım. 70 yaşındayım ve önümüzde daha uzunca bir yol var. Kişiler ölür, halklar yaşar. Mücadelemiz bana bağlı değildir. Önemli olan da bu, sancağı binlerce insan taşıyor...''
-''Ben bir Müslümanım ve öyle kalacağım. Kendimi dünyadaki İslam davasının bir neferi olarak telakki ediyorum ve son günüme kadar da böyle hissedeceğim. Çünkü İslam benim için güzel ve asil olan her şeyin diğer adı; dünyadaki Müslüman halklar için daha iyi bir gelecek vaadinin ya da umudunun, onlar için onurlu ve özgür bir hayatın, kısacası benim inancıma göre uğrunda yaşamaya değer olan her şeyin adıdır.''
-"Kur'an edebiyat değil, hayattır. Dolayısıyla O'na bir düşünce tarzı değil, bir yaşama tarzı olarak bakılmalıdır.''
-''İktidara gelirseniz, hal ve hareketlerinize dikkat edin. Kibirli olmayın, kendini beğenmişlik etmeyin. Size ait olmayan şeyleri almayın, güçsüzlere yardım edin ve ahlak kurallarına uyun. Unutmayın ki sonsuz iktidar yoktur. Her iktidar geçicidir ve herkes, er veya geç, önce milletin ve nihayet Allah'ın önüne hesap verecektir.''
-''Bir kelimeyi hiç aklınızdan çıkarmayın: Devlet. Devletin ne kadar önemli olduğunu hepimiz idrak etmeliyiz. Devletsiz bir millet boşluğa düşer, rüzgarda savrulup gider.''
-''Bu günleri gösteren yüce Allah'a hamd ediyorum. Tarihimizi kanımızla yazdık. Evlerimiz yakılıp yıkıldı. Düşmanlarımız mert değildi, alçakça katliamlar yaptılar. Yapılan katliamları dünya şimdilerde ortaya çıkartılan toplu mezarlardan anlamaktadır. Bu gerçekleri haykırmıştık, duyan olmamıştı. Tüm acılara rağmen çok şükür ayaktayız. Yıkılan ev ve camilerimizi yeniden inşa ettik. Şehitlerimizi rahmetle anıyoruz. Onlarla inşallah cennette buluşacağız, onları Allah'ın ve meleklerinin huzurunda şanlı direnişlerinden dolayı kutlayacağız. Gelinen noktada herşey bitmiş değil, yeni başlıyoruz. Başlattığımız mücadelede eksiklikler olmasına rağmen bir yerlere geldik. Bundan sonra görev sizlerindir. İlerleyen yaşım ve sıhhatim nedeniyle aktif siyaseti bırakıyor, bir nefer olarak ömrümü halkıma hizmet etmek isteyen siyasilere destekle yaşayacağım. Allah'a hamd ediyorum ki bugün elimdeki dalgalanan bayrağı teslim edeceğim inanmış yüzbinler var. Artık Bosna Hersek hür ve bayrağımız kendi topraklarımızda dalgalanıyor. Selam sana ey halkım. İmanınıza, bayrağınıza ve devletinize sımsıkı sarılın."