Kedi uzanamadığı 'CİĞERE' mundar dermiş

Kedi uzanamadığı 'CİĞERE' mundar dermiş
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Çok sevdiğim bir sözdür aslında sözlükteki karşılığı da “İnsan çok sevdiği bir şeyi elde etmeye çalışır, çabalar. Kimine gücü yeter, kimine gücü yetmez. Oysa gücü yetmediğini de elde etmek istediği gibi davranışlarıyla başkalarına göstermiştir. Elde edemediğine karşı güçsüzlüğünü belli etmemek veya başkalarına karşı utancını gizlemek için, bunun elde edilmeye değer olmadığını söylemeye başlar. Hatta başkaları da elde etmesin diye, olmayan bir sürü kusuru olduğunu söylemeyi de ihmal etmez. Bütün bunlar iyi insanın özellikleriyle bağdaşmaz. Çünkü iyi insan doğru söyleyen insandır. Kendisini olduğu gibi göstermekten kaçınmayan insandır.” Bunu “DÜSTUR” edinen kişi şahıslarla değil “İŞİ” ile uğraşır.

Zaten zamanda bunun en büyük göstergesidir.

Çok konuşan, çok fazla yalan söyler.

Çok fazla çalışan ise işinde ve yaşantısında her daim başarılı ve saygın bir çizgi sergiler.

Fakat günümüzde öyle “VARLIKLAR” öyle makamlara mevkilere yukarıdan hakkı olmadan getirilmiştir ki, bulunduğu konum itibarı ile kişiler makamlarına olan “SAYGI” veya “KORKU” dan ötürü o varlıkları mecburiyetten “ADAM” yerine koyarak sözlerine itibar ederek iyi geçinmeye çalışırlar.

Zaman “MAALESEF” bunu gerektiriyor!

Maalesef!

Maalesef!

Özellikle siyaseti öyle bir hale getirdiler ki, güç varsa her şey mubah!

Her türlü haksızlık “HAK” ve olağan!

Mevla’ma çok dua ediyorum, iyi ki bu çarkın içine girmemi hiç nasip etmedi ve inşallah da etmesin diye.

Dünya “MALI” için “HARAM” yiyen “YALAN” konuşan “İFTİRA” edip de bu çarkın içine girmeği Mevla’m bu güne kadar nasip etmedi ve “İNŞALLAH” etmez.

Oysaki kim dünya hayatında çok “ZENGİN” olmayı, çok “ŞAŞALI” yaşamayı ya da herkes tarafından “HÖRMET” görmeyi kim istemez değil mi?

Dünyanın bu güzel nimetlerini elinin tersi ile itmek ne büyük “APTALLIK” ne büyük “SALAKLIK” değil mi?

Değil…!

Mevla’m kimseyi kimsenin eline düşürmeden bu fani dünyayı sonlandırmamızı her kese nasip eder inşallah.

Düşmanlık, Kin, Nefret, Dedikodu, Gıybet bir kişinin yaşam felsefesi olmuş ise vay o kişinin dünyasına…

Oysaki sadece üç günlük bu dünya.

Dün “DOĞDUK” bugün “GEÇTİ” yarın “ÖLECEĞİZ” çok uzak gibi görünüyor ama bakın ilk “İKİ” bölümü geçti bile…

Ölüm her an, her canlıya hak.

Peki, ne yapıyor insan?

Kendi ve ailesi daha iyi ve keyifli yaşasın diye “ADALETSİZ” ve “KUL HAKKI” ile dolu bir ömrü dolduruyor!

Neden?

Sadece bu dünyası var!

Ona ölüm yok!

Diyen gitti…

Benden söylemesi…

 

KARAMÜRSEL’DE BİR ACAYİP İŞ

Karamürsel Denizcilik Fakültesi için milli Emlak’tan bir yer tahsis edildiği konusu bu aralar ilçede pek çok kişinin ağzında. Konu ile olarak gerekli yerlerle görüştüm fakat daha somut bir evrak elime geçmedi; konu ile alakalı bilgisi olanlar bana ulaşırsa sevinirim.

Malum bu konu önemli bir konu!

Böyle bir yer Milli emlak tarafından tahsis edildi mi?

Edildi ise burası neresi?

Yada burası ne amaçla kullanılıyor?

Birçok kişi tarafından merak konusu olmuş bana da sordular ama daha net bir evraka ulaşamadım.

Bilen, gören, duyan varsa beri gelsin…

 

BIRAKIN İSMAİL YILDIRIMI

Bu sıra her kesin ağzında bir türkü İsmail Yıldırım entel takılıyor, kimseyi iplemiyor, kot pantolon, tişört ile belediyede zaman geçiriyor!

Bu ilçede benim kadar İsmail Yıldırımı takip eden başka biri daha yoktur herhâlde.

Yoktur..

Yoktur…

Olamazda zaten.

Ben bu sektöre girdiğim günden beri kendisini iyi takip edip açıklarını buluyor, bunu milyonlarca kişiye duyuruyor ve bazen “SİNİR” edip bazen de “MUTLU“ ediyorumdur.

Çünkü insanoğlunun yaradılışı fıtratı bu dur..

Güzel bir haberde mutlu olup, kötü bir haberde de mutsuz olması gayet normal ama konu bu değil.

Karamürsel’de birçok kişi ve kurum ile hamdolsun çok iyi diyaloglarım var. Onlarla olan diyaloglar harici o kişi ve kurumlarla işi olan veya muattap olan binlerce kişi bize çok çabuk ve güvenle ulaşabildiği gibi aynı zamanda sorun ve sıkıntılarını çok rahat bir şekilde bizlerle paylaşabiliyor.

Fakat bu kişiler ne “AK Parti” ne “Cumhuriyet Halk Partisi” ne “Milliyetçi Hareket Partisi” nede “Saadet Partisi” İlçe başkanlarını göremedikleri ve ulaşamadıkları için çok ama çok kızgınlar. Seçim zamanı köy, köy mahalle, mahalle ve hatta ev, ev gezen bu sevgili büyüklerimiz seçim bitimi ile işlerine, güçlerine dalıyor ve ortadan kayboldukları için vatandaş çok kızgın ve kırgın…

Seçim zamanı kapılarını aşındıran bu kişiler neden seçim bitince “KAZANSIN” veya “KAYBETSİN” kendileri unutuluyor. “SORUNLARI” neden “ÇÖZÜM” bulmuyor veya “İKTİDAR” ve “MUHALEFET” olsalar dahi “VATANDAŞIN” neden kapısı çalınmıyor? Dertleri, sorunları çözülmese dahi sıkıntıları neden dinlenmiyor anlamış değiller.

Sonuç olarak bu ilçede bir gerçek var kot pantolonla, tişörtle, eşofmanla gezse de hangi partiden girerse girsin seçim kazanan bir İsmail Yıldırım var. Eğer birileri bir şeyleri hedefliyor ve bu kişinin elinden bu makamı almaya çalışıyorsa bırakın giyim kuşamını da sokağa inip bir sorun vatandaşa derdiniz, sıkıntınız ne diye…

Yoksa siz İsmail Yıldırım o makamdan kendi isteği ile inmedikten sonra çok hayal edersiniz o koltuğu ve partinizin ilçede iktidar oluşunu…

 

 

 

 

 

Bakmadan Geçme