Namaste!
Bir din seçmek zorunluluğum olsaydı Budizm’i seçecek olmam ve mart ayında kızgın kumlardan 35 derece sıcakta okyanus suyuna uzanan hayallerim ve merakım ile 11.000 kilometrelik bir yolculuğa çıktım.
Bu yolculuğun ilk saatlerinde öğrendiğim iki şey oldu;
*Duyduğun her şey doğru değildir.
*Şehir efsaneleri ne diyorsa durum tam tersidir.
Bangkok hatta biraz küstahlık ederek Tayland için edindiğim ilk izlenim tezatlıklar ülkesi olması. Şehre girerken kocaman kocaman tabelalarda Buddha’nın sağduyuyu hak ettiği, dekorasyon ürünü olmadığı, dövmelere konu olacak kadar basite indirgememek gerektiği yazdığını görünce içsel yolculuğumu tamamlamak için doğru adreste olduğuma kesin kanaat getirmiştim ki ara sokaklarda, her köşe başında pazarlıkla satılmaya çalışan Budha heykelleri hayallerimi yerle yeksan eyledi.
Fahiş fiyatlarda satılan lüks konutların yanında yer alan gecekondular bize garip gelmeyebilir. Fakat buradaki manzara çok daha iç içe geçmiş durumda. Şöyle söyleyeyim daha açık olsun, Akmerkez’in yanında kapısız gecekondu, bahçelerinde oynayan bebeler hayal ediverin.
Şimdi konu Uzak Doğu olunca herkesin merak ettiği asıl soruları biliyorum. Dilerseniz ‘Of ne konuştun sadette gel kızım’cıları kızdırmadan en çok merak edilenlerle gidelim; Beni aç kalacağım konusunda çok uyarmışlardı, aç kalınca şehrin üzerine benzin döküp kurşun yağdırmak isteyen birisi olarak epey korkmuştum. Ki evet aç kalıyorsunuz. İlk iki gün ne yemem gerektiği konusunda tam emin olamayıp, şehri tanımaya çalışıp yiyecek bulamadım lakin sonra keşiflerim meyvelerini verdi. Dünya mutfağını bulabilirsiniz, sadece nerede arayacağınızı bilmeniz gerekiyor. Ama ben yeni tatlar keşfetmeyi severimciler yaşadı, Tayland’lılar 5 öğün yemek yediğinden sokaklar gırla yiyecekle dolu. Hayır böcek yemiyorlar efendim, yiyorlarsa da bana denk gelmedi. 6 gün boyunca yalnızca tek bir böcek tezgahı gördüm orada da herkes fotoğraf çekmekle meşguldü.
Uçaktan iner inmez şehrin üzerine sinen o koku, o basık hava külliyen yalan. Mis gibi 35 derece sıcak üzerine okyanus esintisi. Tamam kabul sokaklarda kanalizasyon kokuları var. E bırakında o kadar insan, bu denli az gelişmişlik olsun o kadar.
Ve son olarak; Evet beyler orada kızlar teklif ediyor. Bu konuya çok girmek istemiyorum zira sözlerim edebimi aşacak ama özetle geçeyim. Güzel, eğitimli kızların hepsi mesaisi olan işlerde çalışırken tüm çirkinler turist beylerle ilgilenmekte. Benim kişisel gözlemim bu. Gerisini deneyim sahibi mercilere bırakıyorum.
Atlamamakta fayda gördüğüm bir diğer konu ise sonu her şekilde mutluluğa varan, masajın Kabe’si olması. Yahu anlatılmaz yaşanır olması kelimelerimi kifayetsiz bırakıyor. Adım attığınız her yer masaj salonu. Şimdi bu insanlar tasasız ve kaygısız olmasın da ben mi olayım?
Sokak demişken 67 milyon insanın yaşadığı bir yerde trafik kaçılmaz. Kendilerince mükemmel bir çözüm bulup motorsiklet kullanımını arttırıp, utanmadan turiste ‘Tayland’lı doğuştan motorsiklet kullanmayı bilir’ diye hava atmayı ihmal etmiyorlar. Yalnız öylesine güzel bir alışkanlıkları var ki insan imreniyor mirim! Korna sesi bu gürültünün arasında duyamayabileceğiniz en son ses.
Memleketlinin en tuhaf huyu pazarlık. En büyük zaafı para. Yaptığınız tüm eylemlerin para cinsinde bir karşılığı var ve bu karşılık sizin pazarlık yeteneğinize göre değişmekte. Otele gidebilmek için taksi ile 15 dakika pazarlık ettiğimi bilirim. El insaf insanoğlu.
Tüm bunların yanı sıra zihninizde bir tasvir oluşabilmesi için Pattaya konusun da Erdek’in çılgınlısını düşünebilirsiniz. Bangkok’un genel havası da Türkiye’nin takribi 30 yıl öncesi gibi. Sokaklarda elektrik kablolarından oluşan görüntü kirliliği, çöpler vs.
Gidiniz, görünüz, danışmak istedikleriniz ile ilgili lütfen beni bulunuz.
Allah’ım sen bize daha çok para ver, paradan delirmiş insanların anlamsızca böldüğü tüm toprakları gezelim.