Hayatımın önemli bir kısmı ‘Ulan bunu rüya da mı gördüm yoksa gerçekten olmuş muydu?’nun ayırdına varmak ile geçiyor. Üzerinize afiyet ben azıcık gözümü kapatsam Bollywood filmi tadında rüyalar görüyorum.
Konulu, kanlı canlı, sahici rüyalardan bahsediyorum. Çok zaman rüya mı- gerçek mi bilemediğimden eşi mi dostumu arayıp teyit almak zorunda kaldığım oluyor.
Bakınız abartmıyorum televizyon karşında şöyle bir içim geçsin hooop sahneler kuruluyor, oyuncular yerlerini alıyor 3-2-1 aksiyon! Rüyamda sevgilim beni terk mi ediyor? Uyanır uyanmaz yaptığım ilk iş ‘Sen benden ayrılmak mı istiyorsun ibik!?’ mesajı ile ortama gerginlik salmak oluyor ki nitekim şimdiye dek hiç şaşmadı. Bunlar önce ‘Yok aşkım yaa saçmalama ölürüm de sensiz yaşayamam, yokluğun sinemde yara yar yar aman’ yalan dolanı ile geçiştirip 5. günün sabahını görmeden herif ortadan yok oluyor. Hayır ölmüyor da öküzler. Neyse konudan uzaklaşmayalım.
Rüyayı suya anlatmak mı dersin, yaşlı başlı teyzelere yorumlatmaya çalışmak mı dersin aklına ne gelirse sayın okuyucu denedim. ‘At gördüm koşa koşa geldi kafamı yedi, ben böyle kafasız koşarken düşüp dalağımı patlattım’ falan anlatıyorum ne kadar manyakça şey gördüysem ‘At murattır.’ Diyor çıkıyor işin içinden. Aman ne hoş!
Bir de şöyle bir durum var ki ‘Geri dönmek istiyorum, it gibi pişmanım’ demenin en kolay yolu rüyamda seni gördüm demek. Hayır şimdi ben deli saçması şeyler gördüğüm için gerçekten endişe duysam bile yazamıyorum sırf bu saçma mesaj yüklemesi yüzünden.
Tabi hal böyle olunca bana bir delilik geldi. Gittim Frued’un Rüyaların Yorumu kitabını aldım. Kafaya koydum bulacağım! Gerçi kitabı henüz okumadım ama olsundu, okurdum bir gün.
Şimdi yıllardır derdim olan, gönlümde yara, bağrımda minik dana olan bir sorunun ağırlığı ile kıvranıyorum;
Ya biz aslında rüya gördüğümüzü sandığımız anlar da gerçeği yaşıyor ve uyanıp gerçek dünyamızı yaşamaya dönüğümüzü düşündüğümüz anda rüya görüyorsak. (Aaaaalllllah! Cümlemin çetrefilliğine kurban be!) Olmuyor mu ya oluyor hepimize. Oluyor! Rüyanın içinde rüyada olduğunu falan görüyorsun.
Okuduğum kitapların birinde zamanın an dışında herhangi bir boyutunun olmadığından bahsediyordu. Biz zamanı hep yatak olarak algılayıp geçmiş, şimdi ve gelecek olarak algıladığımızdan yazar bunun aksine zamanın dikey olduğundan bahsediyordu. Yani şimdi aynı düzlem içerisinde yukarıya doğru bir devinim vardı. Şimdiki an, bir sonraki şimdiki an şeklinde. . Bu bakış açısıyla düşünüldüğünde aynı anda birden fazla durumu deneyimliyor olabilmeliyiz.
Deja vu var bi de! Anaaam sanki bunu bir yerde daha görmüştüm, bu ne be geçen günün aynısı gibi bir his var ya işte ondan bahsediyorum. Tüm bunların totalinde bilimsel bilgim bitmese sonuca varacağım ama bitti. Bilgim bu kadar.
Çoğu kimse rüya görmediği ya da uyandığında unuttuğundan bahsederken ben gibilerin 4K full HD rüya görüyor olmasının mutlak surette mükemmel kodlanmış ve çözülmeyi bekleyen bir mesajı var. Benim en sevdiğim şarkı bile Gökhan Türkmen’den Rüya iken mesajı alamıyor olabilir miyim diye içime içime bir tırsma, ürperme gelmiyor değil hani. Belki rüyalar dikey zamandaki bu anların içinde yaptığımız yolculuğumuzdur. Olmaz mı? Bence olabilir. Yani işte bende bunları düşünüyorum. Bu minnak kafama bunları takıyorum. N’apayım Allah’ta beni böyle yaratmışsa demek.
Bir de şey söylemezsem içim de kalır;
Sen beni ancaaa rüyadan görürsün.
İstiklal Marşı.
Kapanış.