Burçin Esra Karadağ

Tam Cevap Vereceğim Bana Bir Gülme Geliyor

Burçin Esra Karadağ

Referanduma sayılı saatler kaldı hazır mıyız!

Yoo yoo! Hiç siyasi görüş, yandaş içerek paylaşmayacağım. Benim yine insani dertlerim var ey halkım!

Siyasi iradelerin ifadeleri bende ergenliğe yeni girmiş çocuklara tahammül etme hissiyatı yaratıyor artık. Kendimi çocuklarının psikolojini korumak için uygun seçimi yapmak zorunda olan ebeveyn gibi hissediyorum. N’apıyoruz sayın yetkili ağabeyler. Bir durun, sakin olun.

İletişim sanat olduğunu konusunda uzlaşı sağladığımıza inanarak, görüş belirtmenin güzelliğinden haz aldığımı bilmenizi isterim. Kişi ne istiyorsa, nasıl istiyorsa söylemeli. Söyleyebilmeli. Bu gerek kendi gereksinimleri, gerekse toplumun kaderi ile ilintili olsun.

Toplum dediğin bireylerin toplamından ileri gelmiyor mu? Bugün içsel dünyana ilişkin kararlarını dile getiremiyorsan zaten ait olduğun gelişkin dünyaya dair sağlıkla karar almanın mümkünatı yok. Dersem çok hayalperest cümleler kurmuş olurum. Dilediğin vakit, dilediğin yerde, dilediğin gibi konuşabiliyor musun? Asla!

Konuşmayı deneyebilirsiniz elbette. Yetkili abiler seni fark edene kadar. 15 Temmuz sonrası yazdığım yazıyı ortak karar ile kaldırdığımız gibi. .

Şimdi kader tayin etme pazarlamacıları aylardır gündemi anayasa değişikliği konusunda kirletmekle meşgul. Bağlı bulunduğumuz karar, yönetim şeklinin temel kılavuzu değiştirilmek isteniyor. Fikrimiz soruluyor ama kimse çıkıp açıklama yapma ihtiyacı hissetmiyor.

Milyonlarca liralık bütçe pankartlara, seçim arabalarına, reklam filmlerine, meydanlara akıtılıyor da nedense karşılıklı müzakere ortamı sağlanıp ‘Ne hakkında milletin iradesine başvuruyoruz’ bilin diyen yok.

Ben en son eski sevgilimle evi dağıtırken sinir krizi geçirip böylesi cümlelerle kavga etmiştim. Herifçe oğlu hatasının farkında, krizim geçsin diye ağzını açıp tek laf etmedi. Canım eski sevgilim ya seni çok seviyorum.

Bunlar öyle mi? Haysiyet, şeref, denize dökmeler, hainler neler neler.

Beyler ANAYASA OYLUYORUZ beyler sakin!

Kin ve nefret söyleminin bu denli destekleniyor, körükleniyor olması yanı başımızda patlayan kimyasal silahların jetine benzin dolduruyor. Şehirlerin göbeğinde patlayan bombanın pimini çekiyor.

Kavgadan arta kalan zamanlarda aklımızdaki makul sorular soruluyor. Kendisine yöneltilen ‘tarafsızlık’ eleştirilerine cevaben; Biz yaptırdığımız köprülerden, geçitlerden yalnızca partililer faydalanabilir demedik ki, bizi seven sevmeyen herkesin kullanımına açıktır. Yeterince tarafsız değil mi?  (Yazar burada gülümsüyor.)

Bir diğer partiye mensup milletin vekili çirkin bir benzetme ile hiç olmaması gereken, talihsizin de talihsizi hatta dehşetengiz bir açıklama ile kendinin inandığı cevabın çıkmaması halinde bir Kurtuluş Savaşı daha başlatacağından bahsediyor.

Düşman kim, konu ne, biz neredeyiz?

Kin dolu, akıldan uzak tüm bu söylemler, benim vekilimden, bakanımdan, cumhurumdan beklediğim en son tavır iken buna tahammül etmek zorunda kalıyorum. Ben Evet / Hayır yarışmasını yalnızca Erkan Yolaç sunduğunda seviyorum. 

Neden kimse bana anlamak için düşünmek zorunda olduğum, ülkemin gerçekten geleceğini, şimdisini açıklamıyor.

Şimdi bu koca bebekleri sakinleştirme, istediği oyuncak verilmediğinde tepine tepine dövünen bu çocukları pışpışlama işi bize düştü. Yüzündeki gülümsemen, metanetin, anlayışın tükenmeden iyi seçimler Türkiye’m.

Sivri biberin bile hain ilan edildiği bu ülkede hain ilan edilmekten korkmadan yaşayacağımız güzel günlere uyanmak dileklerimle.

Yazarın Diğer Yazıları