Emre ATEŞ

AB'den FARKLI EKSENLERE

Emre ATEŞ

İngiltere'de yapılan Brexit Referandumu sonrasında malumunuz ayrılma kararı çıktı. Kimi beklenen karar olarak nitelendirdi. Kimi de şok yorumunu yaptı.  Tabi yorumların farklı olması tarihsel sürecin iyi analizi yapılıp yapılmamasının ürünüdür.

Avrupa Birliği,  2. Dünya Savaşı'ndan sonra savaş şartlarına dönmemek için geliştirilen ABD patentli bir projenin adıdır. Diğer ifadesi ABD ile Rusya Bloku arasında kalan ABD yatışlı, Lider Almanya görünümlü ve İngiltere'nin başından beri kıyısında durduğu bir projedir. 

Referandumdan 8 saat önce Cumhurbaşkanımızın "Evet" sonucu çıkacak görüşünü politik malzeme yapıp "ön görüsüzlük" olarak nitelendirilen konumda değilim. Ben bunu öngörüsüzlük olarak değil de Cumhurbaşkanımızın temennisi olarak görüyorum.  Neden mi? 53 yıldır kapısında dolandığımız AB'ye Refah-Yol Hükümetini "kısmen" dışarda tutarsak destek vermeyen hükümetimiz yok. 
Ayrıca bu süreçte bizi en çok destekleyen de İngiltere olmuştur. Temenninin temeli buradan gelmektedir. İngiltere'nin Kuzeni ABD'nin AB'ye bakış açısını söylemiştik. Aynı ABD, yalnızlaşan İngiltere'yi kendi politikasına uygun/uydurduğu Türkiye ile yan yana getirmek istemiştir. Gerek Türkiye'nin nüfus yapısı gerek konumu elbette etkilidir. Esas mesele ABD'nin "Çıkar Alanına" komşu Türkiye'nin Alternatif Eksenlere kayması bu Kuzenlerin işine gelmeyecektir. Bu analizi eski Başbakan Sy. Davutoğlu'nun Stratejik Derinlik kitabında da bulabilirsiniz.  Bu analize Türkiye'nin AB'ye alınmaması gerekçesi ile karşı çıkabilirsiniz.  Unutulmaması gereken politakaların işlerliliği açısından bizim kapıda kalıp koz olmamız Kuzenlerin işine gelmektedir.  

REFERANDUMUN ÖNCESİ/ SONRASI

Günümüz açısından ele alırsak en büyük sebep mülteci sorunudur. Yakın dönemde bu krizi Türkiye frenlemiştir. Başbakan Davutoğlu döneminde yapılan görüşmelerde aksi bir karar çıkaydı, bugün daha büyük sonuçları konuşuyor olacaktık. 

NASIL OKUMALIYIZ?

Belki de İngiltere bu kararı ile Almanya'nın "sömürgesi" olmaktan kurtuldu. Hollanda ve Fransa şimdiden benzer referandum çağrıları yapmaya başladı.  Kendi iç sorunları ile boğuşan Yunanistan ve İspanya temkinli. Süreci izleyip ona göre politika geliştirecek gibi duruyor.  İrlanda ayrılık sinyali vermeye başladı.  Bırakınız Londra bile bağımsızlık için imza kampanyasına başladı. Yeni katılanlar ne umarken ne bulmuş konumdalar. Düşünün bir de Mültecileri salsak AB yerle bir olacak.

"Nasıl okumalıyız"a dönecek olursak; kuruluş gerekçesi belli olan Avrupa Birliği'nin durumu ortadadır.  Baştan beri 3.Dünya ülkelerine medeniyet projesi diye sunulan AB aslında budur. Bu sürecin sonunda hayırlı bir sonuç çıkmayacağı da gün gibi açıktır. Ne demiştik? Kuzenler Türkiye'nin farklı eksenlere kaymasını istemiyordu. Yönümüz Batı'da olsun;  Doğu'daki Türk Dünyasından,  Rusya'dan, Çin'den, Hindistan'dan uzak dursun.

Benim meselem Türk Dünyası.  Türkiye'nin yönünü buraya çevirmesi kimseye ütopik gelmemelidir. Türk Dünyası ülkerine güdümlü ülkeler gözüyle bakılmamalıdır. Ki bu durum gerçek dahi olsa lehe dönüşterecek çok argümana sahibiz. Ortak tarihi, ortak kaderi paylaşan devletlerin, Millet Esasında yakınlaşması kolay olacaktır.  Dünya politikasında sizi ve sözünüzü ön plana çıkaracak kaynakların, tecrübenin varlığı ve bunların doğru kullanımı bu algıyı ters düz etmeye yetecektir. Bir TİKA'nın dahi, yaptığı çalışmaları, başarıları ve yarattığı sinerjiyi dikkate alacak olursak yanılmadığımız ortaya çıkacaktır.  Kararlı atılacak adımlar ile bu politika dillendirilmelidir. 1991 de değerlendiremediğimizi  şimdi denemek zorundayız..

Saygılarımla

Yazarın Diğer Yazıları