Her şey Cumhurbaşkanının bombayı patlatması ile başladı. Bu ifade İngiliz Express gazetesine ait. Gazete, "Türkiye, izole AB'yi, Rusya ve Çin ile yeni bir güç ittifakının uğruna terk edecek" yorumunu yaptı. Haberi de "bomba patlattı" ifadesini de kullandı. Avrupa’nın kaygı duyacağı söylemi de satırlarında yer aldı.
Pakistan ve Özbekistan ziyaretinden dönüşünde uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin Şangay 5'lisi içinde yer alabileceğini söylemişti. Cumhurbaşkanı konuşmasında, Türkiye'nin "Benim için varsa yoksa Avrupa Birliği" görüşünde olmaması gerektiğini belirterek "Türkiye, 'Şangay 5'lisi içerisinde niye olmasın?" demişti. Bu konuda Rusya Devlet Başkanı Putin'in olumlu konuştuğunu belirten Cumhurbaşkanı, "Türkiye'nin Şanghay 5'lisi içerisinde yer alması, çok daha rahat hareket etmesini sağlayacaktır" ifadelerini kullanmıştı. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bu açıklamalarına yurt dışı muhataplarından ilk tepki Rusya’dan geldi. Rusya Liberal Demokrat Partisi Genel Başkanı Vladimir Jirinovski, Şangay İşbirliği Örgütü üyeleri arasında Türkiye’yi de görmek istediklerini söyledi. Türkiye’nin hür ve bağımsız bir ülke olarak her türlü oluşuma katılabileceğini kaydeden Jirinovski, "Mevcut durumda Şanghay İşbirliği Örgütü, dünyanın en güçlü uluslararası örgütü haline gelmiştir. Bunların üyeleri arasında biz Türkiye’yi gerçekten görmek istiyoruz" dedi. Daha sonrasında Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Gıng Şuang, "Türkiye'nin Şangay 5'lisi ile işbirliğini derinleştirme arzusuna büyük önem veriyoruz" söylemi Rusya’yı takip etti. Tabi Avrupa’nın askıya alması da gecikmeyecekti.
NEREDE OLDUĞUMUZ MU? NEREDE NASIL OLACAĞIMIZ MI?
Sayın Erdoğan’ın bu çıkışı yurt içinde de büyük bir yankı uyandırdı. Birden bire gündem değiştirme yeteneğine sahip ülkemiz ve ülkemiz insanları bir anda sahiplendi. Ve Avrupa Birliği’nin bir Hristiyan kulübü olduğu söylentileri cümlelerimiz arasında yer aldı. Evet bu doğruydu. Rahmetli İnönü ile başlayan süreçte oyalandığımız da bizleri almayacakları da asıl amaçlarının taviz koparacakları da doğruydu. Ama bu başından beri aynıydı ve hiç değişmemişti. Taksim meydanında havai fişeklerle kutlama yaparken ve mega starımız Tarkan’a sahne aldırırken de aynıydı.
Nerede Nasıl duracağız meselesine gelelim. Cumhurbaşkanının farklı bir ekseni işaret etmesi elbette olumlu bir şeydir. Devletler her mecrada da olmak zorundadır. Bizim Avrupacı olmayacağımız zaten aşikârdı. Bu sebeple “Neden kesip attınız.” diyecek halimiz yok. Bu aşamada muhalif tutum da takınacak değiliz. Ama zafer edası ve nidası ile oldu-bitti ile Şanghay’cı da olacak halimiz yok. Açıklamaları olumlu bulmak tümden kabul etmeyi gerektirmiyor.
Somut bir örnek ile konuyu açayım. Yılların getirdiği Rusya ve Çin’in Türklere karşı uyguladığı politikaları nereye koyacağız? Önümüzde kangren gibi duran Doğu Türkistan meselesini nereye koyacağız? Yine Tam Bağımsız Doğu Türkistan diyebilecek miyiz? Çözebilecek miyiz Doğu Türkistan meselesini? Akan kanı durdurabilecek miyiz?
Albayrak’tan Gökbayrak’a köprü kurabilecek miyiz? Elbette devlet yönetiyorsak duygusal olmayacağız. Ama tarihten miras çekincelerimizi de dikkate alacağız.
Dedim ya, durduğumuz yerin önemi yok. Durduğumuz yerde “nasıl” durduğumuzun önemi var. Şayet Şanghay’da da AB’deki gibi tavizler vermeye devam edeceksek hiçbir anlamı yok. O zaman baki kalan değnek olacak; vuran el değişecek demektir.
Kendi ayaklarında dimdik, güçlü bir Türkiye olacaksak zaten hepsine de girsek sıkıntı yok. Amiyane tabir ile “posta koyan” biz olacaksak, elinde mühür olan Süleyman gibi AB’ye de girelim, Şanghay’a da girelim.
Bir de gönlümüzde olan “vazgeçilmez Türk Birliği’miz, Turan’ımız” var tabi. İnanın hamaset nutku ile bunu desek de boş. Lakin bizlerin yüreği bu konuda o kadar nazik ki, “Turan” sözcüğünü kimden duysak inanmak isteriz. Çekincelerimiz olsa da tebessüm ederiz. Kiminin hayal dediği yerde biz, “bir gün mutlaka” deriz. Ama biliriz ki, yukarıda da bahsettiğimiz güçlü bir Türkiye’ye ihtiyacımız olacaktır.
Sözün özü farklı eksenlerin dile getirilmesini olumlu buluyorum. “Yönümüzü ne tarafa dönelim.” sorusuna “Özümüze” dönelim diye cevaplandırıyorum. Öz’e dönünce yönün de önemi yok durduğun yönünde yok. Biz’e Biz’den gayrısı boş diyerek elbette Türk Birliği…Bir gün mutlaka...
Saygılarımla