Emre ATEŞ

İTİDAL YOK. HAK EDEN ÖLECEK.

Emre ATEŞ

Şehit annesi feryad ediyor: " kara topraklar soğuktur. Ben ısıtırım seni kuzum." 
Eli öpülesi o anaya göre kuzu; Türk Milletinin gözünde her biri aslan parçası. Mukadderat deyip geçemiyor insan.  Elbette Allah'ın takdirine sözümüz yok. Mehmed ismi ile Efendimiz (SAV)'e komşu olacaklarına da inancımız tam.
Şehitlik o ki; şerefin, şanın en büyüğü sıkıntı yok. 
Sıkıntı ne mi? Maalesef ki bu haberlerin duyarsız hale gelivermesi. En ağırı bu değil mi? Vatan evlatlarının kalkan her bir tabutunun sıradan haber değeri taşıması. 
Bugünler mi kastedildi: güzel günler bizi bekliyor denilirken. Silah bitmeyen bu iş hani barış ile halledilecekti. Anaların göz yaşı dinecekti. Hani açılacaktık da boğulmayacaktık. 

Oysa Türklükten el birliği ile feragat etmiştik. Bu sayede ayrılığı, gayrılığı yok edecektik. Akil Akil geziler,  toplantılar tertip etmiştik. Kahvaltılara meze etmedik mi bu meseleyi?  Bölücü zihniyetin fikir babalarının isimlerini vermedik mi havalimanlarına. Devlete katil diyenlere şarkı söyletmedik mi? Gurur duyarak başımıza taç etmedik mi? Kırmızı halıları sere sere aşındırmadık mı? Bölücü başı için İmralı'ya seferler, turlar düzenlemedik mi? Okumadık mı o it'in mektuplarını meydanlarda? 

Şimdi, yalandan manevra. Geçmişi kaşıdığımızda bahanemiz hazır: "biz iyi niyetliydik. Güvenmiştik."
Gelinen nokta; ne illerde hakimiz ne de ilçelerde. Terör artık tek bölgede değil içimizde. 

Sorumlu arasak, şehitler üzerinden siyaset yapıyor oluyoruz. Hesap sormaya kalksak, kanla besleniyor oluyoruz. Peki, bundan sonra ne olacak diye sorsak, aynı cevabı alıyoruz: "Kimse merak etmesin. Gereken yapılacaktır. " Gereken nasıl yapılacak desek, istikrar cevabını alıyoruz. Eee istikrar yok mu desek, henüz yetmez ile muhatap oluyoruz. Sorular biraz daha uzarsa, Çanakkale demogojisinde soluğu alıyoruz. 
On cenaze kaldırıyoruz. Genelkurmay Başkanı'nı düğünde görüyoruz.

Beyler!!! Kimse kimseyi kandırmayacak. Bu zamana kadar yürütülen süreç hatalıydı denecek. Herkes net olacak. Kimse kimseyi kandırıldık safsatası ile kandırmayacak.  Süslü barış sözleri ile cümleler kurulmayacak. O kılıç kınından çıkacak. Gerekirse ki gerekiyor, taş üzerinde taş, gövde üzerinde baş kalmayacak. Bu sözlerimizi kimse kınayıp bizi itidale çağırmayacak. Önce mecliste ki hainlerin sesi kesilecek. Sonra da dağdaki itlerin nefesi. Ne polisime, askerime kurşun sıkan yaşayacak ne de bunu savunan yaşayacak. Toprak istiyorsa toprağın altına sokulacak. Gerekiyorsa bir şehir yıkılacak. Kimse merak etmesin.  Bu ülkede mimar da çok mühendis de. Bugün yıkılan yarın yeniden dikilir. Endişeniz olmasın...

Yazarın Diğer Yazıları