Ruhan Odabaş

GAZETE OLMAK, GAZETECİ OLMAK

Ruhan Odabaş

Kolay olmuyor. Bir bina, birkaç masa ve bilgisayar, sayfa düzenlemesi yapan bir iki eleman ile bitmiyor gazete.

Muhabire de gerek yok belki şimdilerde. Haber ajansları var, onlar kovalıyorlar haberleri ve hazır biçimde, yapılı biçimde iletiyorlar size. Elinizde bir iki muhabir varsa, onlar da sizin yönlendirdiğiniz özel haberleri yapıyor.

Baskı tesisine de gerek yok. Sayfaları hazırlıyorsunuz, atıyorsunuz bir belleğe ve baskı tesisine götürüyorsunuz. Kısa sürede basılı gazete olarak veriyorlar elinize…

Bu değil işte sorun. Bina, malzeme, çalışan insan değil. Asıl sorun o gazetenin duruşunda, o gazetenin çizgisinde.

Oklava gibi olmak da var, yılan gibi olmak da…

Halkın sesini dinleyip sorunlarını sayfalara taşımak, yetkililere iletip çözüm için zorlamak da var, birilerine yalakalık yapıp, kıçının kılı olmak da…

Nasıl olacak tüm bunlar!

Deyim yerindeyse, adam gibi bir gazete nasıl çıkacak!

Önce gazeteyi çıkaran adam gibi olacak, yani gazeteci olacak. Herkesten bir Uğur Mumcu olmasını, Mumcu gibi ince yazmasını bekleyen yok belki ama, en azından kalemini satmayacak, yağdanlık olmayacak…

Para babasının üç kuruşuna beş takla atmayacak…

İktidarın kelle adamlarıyla yan yana görünmeyi marifet saymayacak…

Herkese akıl verdiğini sanıp, kendi egolarını tatmin için caka satmayacak…

AKP iktidarı döneminde çok gördük böylelerini. Dik durmasını başarabilenler de olmadı değil kuşkusuz. Ne ki, büyük çoğunluk taklaya geldi, paranın kucağına oturdu. Bu söylediğim yerel için de geçerli, ulusal için de. Değişen bir şey yok sizin anlayacağınız! Ben size bugün ulusal basından bir örnek vereyim isterseniz. Büyük bir olasılıkla bakmamış, okumamışsınızdır o gazeteleri. En azından attıkları manşetlere bakın ve ya bana hak verin, ya da beni eleştirin!..  

 ***

7 Haziran’da seçimler yapılmış ve aradan iki buçuk ay geçmesine karşın yeni bir hükümet kuramamış AKP ve başında da koltuğa yapışık bir Davutoğlu var bildiğiniz gibi. Daha doğrusu, AKP ve Davutoğlu’nu yönlendiren;

“Aman ha, sakın ola ki hükümeti bırakmayın, mahvoluruz” mantığındaki bir Recep Tayyip Erdoğan var.

13 yıldır Türkiye’yi yöneten kim?

Geldiğimiz noktaya baktığımızda, Türkiye’nin düzgün olan bir tek şeyi var mı?

Ekonomik olarak batışımızın, paramızın değer yitirişinin, işsizliğin, eğitimdeki çökmenin tek sorumlusu, tek başına iktidarda olan AKP değil mi?..

Bunları da geçtik; kanın oluk oluk aktığı, şehit cenazelerinin gariban evlerinin kapılarına dayandığı, terör örgütlerinin özerklik ilan ettiği bölgeler Türkiye’nin sınırları içerisindeyse, bunun sorumlusu AKP değil mi?..

Tüm bunlar haberse ve gazeteler bu haberleri verip yorumlarını yapmak gibi bir sorumluluk altındaysa, kimi sorumlu tutmalılar?..

19 Ağustos 2015 tarihli Star manşet atmıştı;

“Muhalefet kaosta uzlaştı”!..

Kaos var demek ki Star’a göre! “Kaos” dediği şey de, giderek azgınlaşan ve gencecik insanlarımızın ölümüne neden olan terör.

Muhalefet dediği kim; CHP, MHP ve HDP!

İktidarda olan kim; AKP!

“Muhalefet” dediklerinin hangisinin bir tek bakanlığı var hükümette?

Hangisi biliyor Davutoğlu’nun bildiklerini ya da bilmediklerini?

Hangisi gidip Recep Tayyip Erdoğan’dan icazet alıyor?..

Hangi muhalefet partisi, Güneydoğu’da hendek kazan, pusu kuran örgütlere göz yummuş?..

Gelinen noktada, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin tavrını eleştirebilirsiniz belki ya, dediğiniz oraya da uymaz.

Gazete olmak, gazeteci olmak farklı, sorumluluk isteyen bir iştir. Duruşunu çiğnetmeyenlere selam olsun…

Yazarın Diğer Yazıları