Ruhan Odabaş

ÖYLESİNE BİR HABER

Ruhan Odabaş

Önce haberi okuyalım. Sonrasına birlikte bakarız, bakar da yorum yaparız…

“Bilim insanları, havadaki karbondioksidi katı karbona dönüştürmenin yöntemini buldu.

Avustralya’nın Kraliyet Melbourne Teknoloji Enstitüsü’nden (RMIT) araştırmacılar, yaptıkları deneyde yüzeyi elektrolit kaplı özel bir sıvı metali katalizör olarak kullanarak havadaki karbondioksidi kömüre dönüştürmeyi başardı.

Bir laboratuar tabağını sıvı metalle kaplayan araştırmacılar, sıvıyı elektrikle yükleyerek oda sıcaklığında karbondioksidin pul halinde katılaşmasını sağladı.

Karbondioksidi katıya dönüştüren tekniğin, atmosferdeki karbondioksidin dönüştürülmesini sağlayabileceğine dikkat çeken RMIT araştırmacısı Torben Daeneke, “Her ne kadar zamanı geriye çeviremesek de atmosferdeki karbondioksidi kömüre dönüştürüp yeniden toprağın altına gömmek emisyon saatini geri almayı sağlayabilir” ifadesini kullandı.

Karbondioksidin ancak çok yüksek basınç altında gaz halinden katı hale dönüştürülebildiğine işaret eden Daeneke, oda sıcaklığında kullanılabilen tekniğin endüstriyel maliyetinin düşük olacağını vurguladı.

Araştırmanın sonuçları “Nature Communications” dergisinde yayımlandı.”

***

Okudunuz, ne diyorsunuz?

“Bu haberin Karamürsel ile, İzmit ya da Kocaeli ile, belki de Türkiye ile, okuyucu ile ne ilgisi var” demezsiniz umarım. Demezsiniz çünkü bu haber “ben insanım” diyen herkesi ilgilendiriyor.

Yaşam bu. Karbondioksitin insan yaşamı üzerindeki olumsuz etkilerini anlatmaya gerek var mı?

Bilim adamları, insanların yaşam alanlarındaki karbondioksit oranını en aza indirmenin hesaplarını yapmıyorlar mı, çabalarında değiller mi?..

Şimdi gelelim Karamürsel’e, İzmit’e, Kocaeli’ye…

Bölgemiz kirletilmese, sanayi çöplüğü haline getirilmese, İzmit Körfezi öldürülmese ne olurdu?

Dünyanın en özel yerlerinden biridir Kocaeli bölgesi. Dağıyla, deniziyle, gölüyle, bitki örtüsüyle, meyvesiyle, sebzesiyle ve tarihi geçmişiyle, dünyanın kolay kolay hiçbir yerinde bulamayacağınız özellikler taşır.

İyi de, giderek ölüyorsa, var olan güzellikler ve değerlerden yeteri kadar yararlanılamıyorsa suç kimin?

Bu ülkeyi, bu kenti yönetenleri seçen biz isek, suç da bizimdir diyorum ben. Değil mi ki onlar, bizi yönetenler, sağlığımızdan sorumlu olanlar ve çocuklarımızı aydın, aklı başında, geleceğe dönük yetiştirmek gibi bir sorumluluğu olanlar bilimden uzaklaşıyor, bebelerin merdiven altı sübyan okullarında zehirlenmesine göz yumuyorsa, soluyacağımız havanın temiz kalmasını da önemsemezler.

Ne olur o zaman?

Yukarıdaki haberde gördüğünüz gibi, çocuklarını bilimsel gerçeklere açık büyütenler bulur, biz de aval aval bakarız.

Bizim çocuklarımız bu buluşu yapanların çocuklarından daha mı az zeki?

Hiç inanmam. Hepsinden daha zekiler de, çocuklarımıza o olanak tanınmıyor, çocuklarımız böyle bir yüzyılda hurafelerle dolu kitapların karanlığında okumaya zorlanıyor…

Gözümüzü açalım yeter…

Yazarın Diğer Yazıları