Süleyman Arif Özkut

Fotoğraf ve Propaganda

Süleyman Arif Özkut

Fotoğraf makinesi, 18.yy itibariyle üzerine çalışmalar yapılan ancak ilk olarak Batı Avrupa’da 19. yy itibariyle kullanıma başlayan ve çokça merak uyandıran bir teknoloji olmuştu.

Artık şehir, kasabalar hatta şahıslar gravür ya da portre çizimi olmaksızın aynen ve abartısız olarak “ayrıntılı çizim”lerden kurtulacak ve basılı hale gelecekti. Yeni teknoloji çok hızlı biçimde Avrupa’da insan hayatına girdi ve yayıldı. Kısa sürede tüm yaşam alanında kendini gösterdi. Basında ise İngilizlerin bir propaganda aracı olarak kullanılması uzun sürmedi.

Aynı yıllarda içten yanmalı motorların icadıyla başlayan araba endüstrisinin lastik ihtiyacı için hammadde olarak gereken kauçuk plantasyonlarının ele geçirilmesi için kullanıldı. Orta Afrika’da Kongo ve çevresinde yetişen Kauçuk etiasının üretimine hükmetmek amacıyla basın yoluyla bölgede siyahilere zulmeden Belçikalılar ifşa edildi.

Bu yeni teknolojinin sağlamış olduğu görsel argümanlarla desteklenmiş propagandayla Avrupa ve dünya kamuoyunda ciddi tepkilerle karşılaşan Belçikalılar bölgeden çekilip araziyi İngiltere ye bırakmak zorunda kalmışlardı. Fotoğrafın bir propaganda gücü olarak basında kullanılışı ve kitleler üzerindeki etkisi yıllar içerisinde artarak devam etti.

Fotoğrafın zamanının aynası oluşu şehirlerin bölgelerin çekilmesi internetin olmadığı dünyada basın ve eserler yoluyla yayılmasını ve dünyanın her bölgesinde 'diğeri' ne dair hakkındaki bilgilerin zenginleşmesi ne olanak verdi. Gravürlerden fotoğraflara geçiş Osmanlı İmparatorluğu başkenti İstanbul'da da kendini gösterdi. 1860’lardan sonra öncelikle yabancı elçi ve gezginlerin fotoğrafları İstanbul ve imparatorlukta görülmeye başlarken Avrupa liderlerindeki fotoğraf merakı da Osmanlı Sarayında bir benzeriyle kendini gösterdi.

Sultan Abdülaziz, Avusturya Macaristan İmparatoru Frans Joseph ve İngiliz kraliçesi Victoria gibi bu konuya merak salmış ve şahsi bir fotoğraf koleksiyonu oluşturma yoluna girmişti. Ancak bu konudaki asıl ciddi girişim Sultan II. Abdülhamit döneminde olacaktı.

33 yıllık iktidarı süresince imparatorluğun hemen hemen tüm şehir kasaba ve bölgelerinde sosyal dokuya birbirinden farklı etnisitelerin giyim kuşamından Anadolu'daki bir ücra kasabanın zamanındaki haline kadar birçok fotoğraf bizzat padişahın oluşturduğu sayısı otuz bini bulan şahsi koleksiyonda bir araya getirildi. Frezes kardeşler olarak bilinen Abdullah Frezes' in fotoğraflamada başını çektiği 263 farklı fotoğrafçı tarafından çekilen 918 albümde birbirinden farklı 36 bin 585 kare yer almaktaydı.

Biri Yıldız Koleksiyonu’nu oluşturmaktadır ve bugün İstanbul Üniversitesi’nde yer alır. Bir diğeri de Amerikan kongresi kütüphanesine gönderilmek üzere hazırlanmıştı. Burada dikkat çeken nokta, seçilen ülkenin, dünya hâkimiyeti konusunda henüz ilk üçe bile olmayan ABD’nin tercih edilmiş olmasıydı. Burada Sultan'ın ABD’nin gücünün artacağına dair öngörüsünün haklılığı yadırganamaz.

Sultan Abdülhamit, belli ki ABD’yi ve orada yaşanan gelişmeleri yakın markajdan takip etmekte birlikte hem iyi ilişkiler temin etmek adına hem de belli açılardan lazım olan propaganda ihtiyacını karşılama amacıyla bu yola başvurduğu kuvvetle muhtemeldir. ABD ye yollanan resimlerin içeriğinde Yıldız Albümlerinde olduğu gibi imparatorluk dâhilindeki şehir, kasaba, ada, köprü, karakol, kale, çeşme, cami, türbe, okul, hastane, fabrika, demiryolu, istasyon, sergi ve Saray, saray hayatı ve zenginlikleriyle, konaklar, yalılar ve yine farklı şehir panoramaları gibi geniş bir yelpazededir.

Silah imalathaneleri ve askeri sanayiye dair olan fotoğraflarda yer alması ve bazılarının adeta vurgulanması yaklaşan dünya savaşında güçleri değiştirecek bu yeni güç unsuru ABD’ye şimdiden “ben de buradayım.” mesajını veriyordu. Amerikan Kongre Kütüphanesi’nin albümü paylaşmasından yıllar sonra 2018 yılında İstanbul Üniversitesi’nde yoğun uğraşlar sonucunda albümler dijitale aktarılıp, paylaşıma açılmıştır.

Burada Kocaeli ve İzmit'e dair birçok fotoğraf yer alırken ilçemiz Karamürsel’e ait aynı fotoğrafçıya ait 4 ayrı 39/32 ebatında siyah beyaz fotoğraf karesi yer almaktadır. İstanbul Galata Pera’da 1888-1892 yılları arasında atölyesi bulunan ve Sultanın fotoğrafçılarından olan Constantin Joseph Fettel, ilçemize ait bu ilk fotoğrafların sahibiydi.

Fotoğrafların ilki, altında Osmanlı Türkçesiyle yazan ifadeyle “Karamürsel İskelesi”ne aittir. Şimdi Kaymakamlık olarak kullanılan asıl haliyle eski belediye binasının lokasyonuna çok yakın yahut aynı yerindedir. Balkonunda Türk Bayrağı olduğu halde görülüyor.( Uray) bu Buradan da anlaşıldığı kadarıyla şimdiki yapı Yunan işgalinin sonlarında çıkardıkları yangın ve bombardıman sonrası adeta yerle bir olan ilçemizde ahşap malzemeyle imar edilmiş Uray’ın yerine şimdiki tuğla malzemeyle yeniden imar edilmiş.

Fotoğrafta O günden bugünlere kadar var olan Kara Bali Bey Cami minaresi karedeki binaların hizalanması noktasında bize yardımcı oluyor. Aynı zamanda iskeleye gelen yolcu ve yük gemilerinin de giriş çıkışının aynı binadan (Uray) yapıldığı Karamürsel İskelesi görülüyor. Bombalanıp yanmadan önceki Karamürsel sahillerinin liman tarafındaki bir ve iki katlı küçük taş ve ahşap Karamürsel evleri de fotoğrafta görülen bir başka ayrıntı olarak karşımıza çıkıyor.

Evlerin arasında gezen insanları da gördüğümüz fotoğrafın sağ tarafında ve sahil kenarında kuvvetle muhtemel gümrük ya da Duyûn u Umûmiyye’ye ait olabilecek bir yapı da göze çarpmakta. İlçemize ait Contantin Fitel’in çektiği bir diğer fotoğrafta “Karamürsel kasabasının bir kısmı” olarak Osmanlı Türkçesiyle altında yazan ifadeyle Karamürsel’in İzmit tarafından Yalova istikametine uzanan sahil boyunun bir panoraması niteliğinde bir manzarayla karşılaşıyoruz.

Solda büyük ve ancak devlete ait resmi bir bina olarak kullanılabilecek heybette bulunan yapının ne olarak kullanıldığını bilmesek de Köşk Bahçe mevkiine yakın olduğu ve bazı duvarlarının 1970 kere kadar sahil boyunda bulunduğu hala yaşayan dönemi yaşamış büyüklerimizce de hatırlanmakta. Ayrıca bu binanın sağından itibaren kasabanın içerisine doğru uzanan üç katlı ve büyük konakları görüyoruz.

Sahil boyunca uzanan taş ağırlıklı evler İstanbul Küçüksu ve Anadolu hisarındaki denizle su yalılarına benzer bir manzarayı karşımıza çıkartıyor. Kasabanın eski mimarisi Ortada bir önceki fotoğrafta yer alan Karamürsel Limanı görülüyor. “Karamürsel Kasabası” yazısı yer alan üçüncü fotoğrafta denizden ve daha açıktan çekildiği anlaşılan bir mesafeden iki küçük çocuğun teknede ve ikisinin de yüzer halde olduğu, arkada da boydan boya Karamürsel sahil şeridini ve evlerin yer aldığını görmek mümkün.

Burada Yunan işgali sonrası yakılan ilçemizin geçmişe dönük ne gibi kayıplar yaşadığını görünce insanın içi çiz etmiyor değil. Dördüncü ve son fotoğrafta Karamürsel Daire-i Askeriyyesi yazısıyla Salı Pazarı mevkiinden bugün jandarma yokuşu olarak bilinen tarafta bir kısmı İzmit Karayolunda kalmış vaziyette olduğu anlaşılan şekilde askeri garnizon olarak kullanılan taş bina (kışla) görünüyor. Bir zamanlar askerlik şubesi olarak da kullanılan yapının yerinde şimdi Jandarma Karakolu olduğunu düşünürsek tıpkı sahilde eski Osmanlı'dan kalan hükümet konağının yerine yenisinin yapılmış olduğu gibi burada da yeni dönemle birlikte eskinin üzerine imar edildiğini görmek mümkün.

Devamlı bahsi geçen Osmanlı’dan Cumhuriyete tarihi devamlılık da ilçemiz üzerinde resmi binalar üzerinden bu haliyle kendini göstermiş oluyor. Eski bir yerleşim olan Karamürsel o devirde fes dayak fabrikası bulunan, limanı canlı ve ticareti canlı, dağlarda eşkıyalık faaliyeti çok olan bir yer olduğundan önemli bir askeri garnizon varlığı söz konusuydu.

Mevcut olarak büyük bir varlıktan söz edemesek bile yine mühim sayıda bir birlik söz konusu olmalıdır ki kurtuluş savaşı yıllarında Kocaeli merkez kumandanlığına bağlı aktif görev ve operasyonlarda bulunan Karamürsel taburunun varlığı düşünüldüğünde bu kolayca anlaşılabilir. Ayrıca Fotoğrafta görülen kışlanın çekildiği tarihte dahi zamanına göre eski kabul edilebilecek vaziyeti göze çarpmaktadır.

Bizlere bu imkânı sunan başta fotoğraf merakıyla bilinen Sultan Abdülhamit olmak üzere, ilk fotoğrafçımız Constantin Joseph Fettel, uzunca süre arşivinde bunları muhafaza eden İstanbul Üniversitesi yetkilileri ve dijitale geçirip ilçemize dair bu panoramayı bize sunan birbirinden kıymetli hocalarımız ve tüm emeği geçenlere yanmadan önce çok daha güzel olduğunu sadece duyduğumuz ilçemizin bu panoramasını bizlere sunma konusundaki hizmetlerinden ötürü müteşekkiriz.

Bundan sonra Karamürsel özelinde ve genel manada tarih yazılarımızı Karamürsel Tv’den takip edebilirsiniz. 

Yazarın Diğer Yazıları