3-5 gün önce Hasan Küçükay ile beraber hem çay içiyor hem de sohbet ediyoruz. Kendisi Camdibi köyünün altında yer almış kivi ekmiş kiviler yetişmiş iyi bir kazanç elde etmeyi düşünüyor. Mevsim itibarıyla ağaçların uyanma zamanı donma tehlikesi var. Donmayı önlemek için ağaç dallarının üstüne sulama tesisi döşemiş motor ile suyu basınca su taneleri soğukta donarak ağacın donmasını önlüyormuş. Sistem bu tabi bu işlemi belli aralıklarla yapınca bütün gece uyumamış Hasan Küçükay konuşmayı seviyor. Aynı gün köye giderken arabasındaki radyo kendi kendine kanal değiştirmiş her yerde her kanal çekmiyor. Neyse o radyoda dini bir program armış. Konuşmacı anlatıyor adamın biri evinde devamlı ibadet ediyormuş kendini adeta ibadete adamış bir gün hanımı demiş ki bey evde erzak azaldı hatta 1-2 günlük erzakımız kaldı adam aldırış etmeden yine ibadetlerine devam etmiş. Birkaç gün sonra hayırsever insanlar evlerine bir araba dolusu erzak getirmişler.
Bana bunu da anlattıktan sonra ayrıldık. Kendi kendime düşündüm hasan Küçükay 80 yaşına geliyor onun çalışma azmini radyodaki konuşmacının ona fikri ile mukayese ettim. Neticede bu hafta bu yazıyı yazmaya karar verdim. İlk önce şunu belirtmek isterim. Bizim dinimizin temel taşları çalışmak, hak, hukuk ve insan haklarına saygıdır. İnsan olarak yaşamımızı bu temel taşların üzerine kurmalıyız. Allah insana her şeyi vermiş insanı yaratmış. Dünya cennet gibi, olmayan hiçbir şey yok. Verdiği bütün mucizeleri ilme dayandırmış yani araştıracaksın bulacaksın ve yapacaksın hepsi çalışmaya dayanıyor. Bu yüzden dinimizde çalışmak en büyük ibadet. Dinimizin önem verdiği husus ise kul hakkıdır. Allah kul hakkı ile gelme diyor kul hakkı insan ilişkilerinden doğar ‘maun’ süresinde Allah insan haklarına uygun davranmayanlara ibadetlerinizi çöpe atın diyor. Bizim toplumumuza bakın kardeşlerin yüzde 80’ninde miras kavgası var. Aralarında dargınlık var. İnsan kardeşinin malına göz diker mi? Namaz kılan insanlar mahkeme kapılarına yakışır mı? Hapishaneler insanlarla dolu yazık değil mi.
Ecdadımız Osmanlı Devletini kendimize örnek alalım. Osmanlı devletinin yükselişin de çalışma var. Düzenli ordular kuruldu. Ordunun talim terbiyesi üst seviyede fetih yaptıkları yerlerde oranın halkına adaletli davrandılar. Ne zaman tembel devri ‘Lale Devri’ başladı insanlar ilim bilim çalışmalarını bıraktı hatta ilmi karşılarına aldı. Entrikalarla işleri yürütmeye başladı koca devlet kısa sürede yıkıldı. Birde Almanya’ya bakalım dinimizin bizden istediği çalışma konusunda bizden üstünler hepsi arı gibi çalışmayı saat ile sınırlandırılmamışlar insan ayırımı yok 7’den 70’e herkes çalışıyor. Hakka, hukuka riayet etmeyi insan haklarına saygılı davranmayı insanlık görevi saymışlar. Dolayısıyla Allah onlara daha çok vermiş. Daha doğrusu kendileri almayı başarmış. Bu yüzden ekonomileri bizden daha iyi bizim onlardan üstünlüğümüz günde 8 saat dua etmemiz. Onlar kendi dinlerine göre haftada 1-2 saat dua ederler. Şimdi din adamları diyeceki ki Allah onlara dünyalık vererek yani biz Müslümanlar bu dünyaya çile çekmeğe mi geldik? Buna göre bu aldatmaca bir laf Diyeceksiniz ki dua dinimizde yok mu? Elbette var. Bir insanın namaz kılması Allah’ın huzuruna durması çok faziletli insan ruhunu rahatlatan bir vaka. Bu ibadetler dualar yapılırken Allahın varlığı büyüklüğü gücü kudreti söylenir. Bunlar düşüncelerle anlatılır sonunda bize verdiği mucizeler için şükredilir. Allah’tan istemeğe gelince zaten her şeyi vermiş daha ne istiyorsun (hasan Küçükay’ın radyodan dinlediği konuşmacı saha çoook bekler) Örneğin bazıları günahlarımı affet diyor. Sen insanın sırtında boza pişireceksin kul hakkı yemişsin sonra Allah’a diyorsun ki Allah’ım sen büyüksün günahımı affet’ böyle bir af olur mu? Sen af olmak istiyorsan insanlara boza içireceksin camilerde dua ederiz. ‘Allah’ım bizi tabii afetlerden koru (deprem, fırtına, sel donma vs.) Tabiatta ki tüm değişimler olması gereken kaideler ve kurallardır. Bu düzeni Allah koymuştur. Sen istiyorsun diye Allah kendi koyduğu kaideyi bozmaz. Sen bu koşullara karşı tedbir alacaksın.