‘Nerede o eski Karamürsel, eski fikirler’! - Burhan YILMAZ

‘Nerede o eski Karamürsel, eski fikirler’!


1960-1970 yıllarında şu andaki vapur iskelesinin tam karşısında içkili ‘Behçet balık Lokantası’ vardı. Dışarıdan gelen yabancılar, ‘İzmit, Gölcük, İstanbul, Bursa, Yalova’ öyle bir rağbet ederlerdeki balık kokusu tüm sahili kaplardı.

 

Bu lokantanın hemen yanında şehir kulübünün bahçeli restaurantı vardı. Buraya kulübe üye akşamcılar takılırdı. Şimdiki ‘URAY’ yazılı eski belediye binasının yan tarafı ‘Cevat Restaurant’a ait idi. Bu bölümde ortada gençlerin dans ettiği müzikli programların yapıldığı bir pist vardı. Yanında ise ailelerin oturduğu çay bahçesi mevcuttu. Aileler hem çaylarını yudumlarken hem de gençlerin oyunlarını seyrederlerdi. Karşı bölümde ise denize sıfır içkili Cevat Restaurant müşterilerine hizmet verirdi. Şu andaki Camlık Gazinosu yine aynı hüviyetini koruyordu. Bu gazinonun sahil kısmı olduğu gibi çay bahçeli olarak kullanılıyordu.

 

1960 yıllarında deniz çok temizdi. Her çeşit balığın bolluğu vardı. Şu andaki Altınkemer Plajı yine plaj olarak kullanılıyordu. Karamürsel’in yerli aileleri ‘Kovuk Çınar’ mevkiinde denize girerlerdi. Çocuklar gençler ise sahilin her tarafında denize girdikleri bilinirdi. Hafta içi ve sonu ‘İzmit, Derince ve Gölcük’ten günü birlik hoşça vakit geçirmek için insanlar Karamürsel’e akın ederlerdi. Bu insanlar ailece gündüz plajda denize girerler, akşamları bütçelerine göre lokanta veya restaurantlarda yemeklerini yerlerdi. Gençler ise müzikli ortamlarda eğlenirlerdi.

 

Bu yıllarda Ankara’lılar  yaz tatillerini Karamürsel’de geçirmeyi tercih etmişlerdi. Kiralık evlerde pansiyonlarda kalırlardı. Son zamanlarda ilgileri öğle çok artmıştı ki Ankara evleri adı altında semt bile oluşturmuşlardı. O tarihlerde Karamürsel turizm açısından bugün ki Ayvalık’tan daha ileri bir düzeyde insanların ilgisini çekiyordu. Plaj kıyafetleri ile çarşı içinde ihtiyaçlarını karşılıyorlardı. Günü birlik gelenlerin dönüşleri akşam 19.00 ve 22.00 saatleri seferlerini yapan vapurla sağlanırdı. Bu dönüş vapurları öğle bir kalabalık olurdu ki, vapur batı, batacak görüntüsü verirdi.

 

1960 yılarında her evin bir bahçesi vardı. Varlıklı insanlar düğünlerini klarnet, darbuka, cümbüş gibi müzik aletlerine eşlik eden çengiler roman kızları ile yaparlardı. Düğün yemekleri için özel aşçı tutulur davetlilerin en iyi şekilde ağırlanması için dana kesilir, yemek masaları kurulur, içki servisleri eksiksiz devam ederdi. Düğünü idare eden sağdıcın başkanlığında bir komite vardı. Komite saz ve çengileri sıra ile her masaya götürür masadakilerden saz eşliğinde şarkı, türkü söylerler oyun kabiliyetlerini ortaya koyarlardı.

 

Mesela ‘Efe Kazım’ Allah Rahmet etsin çok güzel harmandalı oynardı. Efe kıyafeti ile ortaya heykel gibi dikilir, pala bıyıklarını burarak hayda bree diye nara atardı. Masalardaki davetlilerden enteresan isteklerde bulunurdu. Bazıları çiğ tavuk ister, bazıları su dolu kovanın içinde klarnetin çalınmasını isterdi. Düğün sahibi komitedeki görevliler her türlü istekleri yerine getirmek için her imkanı seferber ederlerdi. Gece boyunca içkiyi fazla kaçıran olduğunda onu rencide etmeden topluma hissettirmeden düğün dışına götürülür ayıldığında tekrar düğün ortamına geri getirildi.

 

Eğlence gece geç saatlere kadar devam ederdi. Ertesi gün öğlenden sonra gelin alması başlardı. Davetlilerin aileleri evin camlarından gece düğünü izlerler. Gündüz ise gelin alayı konvoyuna katılırlardı. Kısacası düğün kamera gibi her kes tarafından izlenir, içki içenler, oynayanlar düğün ortamını bozmamak küçük düşmemek için hata yapmamaya gayret gösterirlerdi. Gelin alınmasında 500-600 metre mesafelik yol yaklaşık 2,5 saatte katledilirdi. Düğün alayının başındaki gençler ‘oyna, otur, dur, kalk, şarkı söyle onu getir’ gibi istekleri bir türlü bitmezdi. Hiç kimse bu duruma ne kızar nede itiraz etmezdi. Zaten düğünün eğlenceli, coşkulu renkli geçmesi bu zorlukların yaşaması ile mümkün kılınırdı.

 

Neticede….

Karamürsel insanı, yöneticileri muhafazakarlığa, dindarlığa yönelmişlerdir. Benim anladığım bu. Zaten Cumhurbaşkanımızda muhafazakar dindar nesil yetişmesini bir çok konuşmalarında vurgulamıştı. Ancak dindar olmak öğle sanıldığı gibi kolay değil. 5 vakit namaz kılan, hacca giden çocuklarını kapalı ise kendisini Allahın yolunda iyi bir Müslüman görmesin. Hakka hukuka ve insan haklarına uymayan ibadetlerini çöpe atsın. Yani dindarlık Müslümanlığın özü insanın yaşamında yaşamını hakka hukuka insan haklarına uymak ve yürütebilmektir.

 

Camide hocalarımız dua eder bize amin dedirtirler . ‘Allah’ım birlik ve beraberliğimizi muhafaza eyle’ iyide birlik ve beraberliğin muhafazası insanların, yöneticilerin elinde, örneğin,  askeri ücretle çalışıyor, aldığı para yetmiyor geçinemiyor, üstelik iş güvencesi de yok huzursuz. Bende emekleyim benimde aldığım para ile ay sonunu getiremiyorum. Benim maşımı veren devlet veya işyeri hakkımı vermiyor. Hatta hakkımı yiyor. Veya başkalarına yediriyor. Benim 2009 model arabamın senelik vergisi geçen sene 700 lira idi.bu sene 900 lira oldu yüzde yirmi beş zam yapıldı. Haksızlığa uğradım. Hangi hukukta hakkımı arayacağım, yazın sıcakta bunaldım akşam serinliğinde bir bira içmek istedim, uluorta bira içilir mi günah dediler.

 

Benim günahımdan sana ne, bu benim tercihim insan hakkıma saygı göster. Din hocalarıma buradan sesleniyorum, hakkı, hukuku, insan haklarını Allah’tan istemeyin devletten isteyin ki insanlar rahatlasın, huzura kavuşsun bakın o zaman nasıl birlik ve beraberlik sağlanacak

[email protected]

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
03Haz

Bari köyümüzü rahat bırakın!

18May

KUTSAL MEKANLARIMIZ

10May

Belediye Meclisi

25Nis

Koltuk Sevdası

18Nis

Atatürk ve ADD