Ercan Buber

BAŞARISIZ SİYASETÇİ, BAŞARILI KAYMAKAM!

Ercan Buber

Her insanın hayatında çok başarılı olduğu bir konu muhakkak vardır.

Kimisi ticarette, kimi siyasette, kimi ise erbabı olduğu, ustası olduğu şeyler de.

Fakat nedense başarılı olmadığımız işlerde bazen ısrarla tekrarlar ve diretiriz. Kimi zaman çevrenin baskısı, kimi zaman ise kendi nefsimiz nedeni ile başarısız olsak da, yinede deneriz, tekrarlarız.

Şimdi gelelim işin can alıcı kısmına; bu denemelerimiz eğer kendi şahsımıza ait kasamızdan, cebimizden ve şahsımıza ait malımızdan çıkıyor ise zarar etmemiz ile sonuçlanıyor ise kesemizden yediğimiz için kimseyi bağlamaz ve dahi ilgilendirmez.

 

Fakat bir makam ya da mevkii temsil edip bir koltukta otururken sürekli olarak hayatımız boyunca hiç başarı elde edemediğimiz ticari kafamız ile sürekli yanlışlar yapıp tüyü bitmemiş yetim hakkına giriyor ve bunu hiçte umursamıyorsak bu işte büyük vebal var demektir!

 

Örnek verelim: Hali hazırda günün koşullarının getirdiği bir fırsat gördük ve bu fırsatın kaymağını yemek ile ilgili girişimde bulunduk. Dedik ki genç beyinlere destek vermek için muhteşem bir buluşun tanıtımına öncülük ediyoruz. Değil ülkemiz de dünyada eşi benzeri olmayan bir cihaz.

Ya da bölgemizde bütün kız çocuklarının hayatlarına dokunacak, onlara katkısı olacak muhteşem bir balon ürettik desek!

 

Şimdi yukarıda verdiğim örneklerin ya da bunlara benzer onlarca örnek için büyük miktarda para harcamış olsak, eğer bir makam ya da mevkii temsilen yapılmışsa kime ödetilir?

Vatandaşlara!

Peki, bunlar için onca para harcanarak günlerce, aylarca yapılan reklamın yüzü olan sevgili “KOLTUĞUN” bu işten hiçbir zararı olur mu?

 

Sevgili takipçilerim, haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. Tabi hiç kimse hiç kimse ile kötü olmak istemez.

Fakat bir toplumda yapılan işlerin, edilen zararların, yapılan hataların zararını toplum çekiyor ve birileri ben nasıl olsa reklamın peşindeyim iki güler yüzlü fotoğrafımı atar bunları biliyorsunuz her şeye muhalefetler zaten der!

İşime bakarım deniliyorsa …

 

AH KAYMAKAM BEY AH…

Korana belasının başladığı ilk günlerden bu yana uzun bir zamandır ilçede esnaflar ve vatandaşlar ile sohbet ederken ilçemizde ismini yediden, yetmişe gönüllere kazımış olan Celil Ateşoğlu’nun  kulaklarını çınlatıyoruz.

Hani bazı insanlar vardır. Recep Yazıcıoğlu gibi…

Allah (cc) gani, gani rahmet eylesin.

İşte öyle bir adam, gibi adamdı Celil Ateşoğlu ağabeyimiz.

Evet, ağabeyimiz dedim. Celil bey, Celil beyefendi değil ağabeydi çünkü!

Öyle ben mülki amirim, asarım, keserim, bitiririm, benle kötü olan ile uğraşırım kafasına hiç girmezdi!

Çünkü insanları makam, mevki, güç, iktidar olarak sınıflandırmaz her kese aynı şekilde bakıp o şekilde davranırdı.

 

Sabah erken saatlerde lokantada çorba içerken bir bakmışsınız yanınıza oturmuş. Öyle iş adamı, tanınmış biri, siyasetçi olduğunuz için değil hani.

Sırf bu ilçede o lokantada denk gelen üzerinizin kırk yamalı olmasına bakmadan bir tas çorbada benden olsun derdi.

Sonra çarşıda şöyle bir sabah turu atardı.

Vatandaşa, esnafa yukarıdan bakmazdı hani!

Öyle peşide kırk kişi ile birliktede değil tek başına!

Koruma bile olmazdı çoğu zaman yakınlarında.

Bir sıkıntı, var mı?

İşler nasıl?

Vatandaşın neredeyse çoğu tanır selam vermeden geçmezdi!

Şimdi diyeceksiniz koskoca kaymakamı nereden tanısın sokakta ki, garip vatandaş!

İşte işin en can alıcı noktası da oydu zaten!

İş adamları, siyasetçiler değil sokakta tarlasına giden Osman emmide bilir ve tanırdı Celil Ateşoğlu’nu…

 

Kulakları çınlasın Karamürsel’den bir adam gibi adam geçmişti diyor ve buradan sevgi ve saygılarımı sizlerin adına da, sunuyorum.

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları