Çoğu zaman, neden böyle bir meslek seçtiğimi sorgulamadan edemiyorum. Düşünün, 7 gün 24 saat boyunca devam eden bir iş temposu; her telefon çaldığında yangın, cinayet, uyuşturucu koması veya daha kötüsü... Sahilde can çekişen genç bir çocuk, masum bir kız çocuğunun fuhuşa sürüklenişi. Bütün bunları duymak, bilmek, yaşamak...
Yaşadığınız bölgede herkesin yaşadığı her türlü sorunu - kavgalar, hastane vakaları, hukuki meseleler - ilk elden öğrenmek, bu ağır psikolojik yükü taşımak. Çarşıda, pazarda 'adamım' diye gezinenlerin gerçek yüzlerini bilmek... İnsan, gerçekten memleketini, insanlarını çok sevmeden bu mesleği yapamaz.
Bu işin en zor yanı, tüm bu olayları bir denge içinde tutmaya çalışmak. İlk başladığım yıllarda, her olaya atlayıp, her şeyi haber yapmaya çalışıyorduk. Fakat 13 yıl sonra artık durum farklı; öncelikle vatandaşın, mahallenin, kurumların çözümleriyle ilerlemeyi, yapıcı olmayı öğrendim.
Bu zorlu mesleği bir başkasına tavsiye eder miyim? Eh, düşünmek lazım. Ama şunu söylemeliyim ki; tüm bu zorluklara rağmen, ekip arkadaşlarıma ve birlikte çalıştığımız kamu personellerine minnettarım. Biz 'önemli değil' diyerek geçiştirmediğimiz tüm haberler için onlar saatlerce, hatta günlerce uğraşıyorlar.
Son olarak, bu özel günümüzde bizi yalnız bırakmayan herkese teşekkür ediyorum. Telefonla arayanlara, mesaj atanlara, hediye gönderenlere ve dönüş yapamadığım herkese... Sizin desteğinizle, gazetecilik mesleğinin zorluklarına rağmen, her gün daha iyiye gitmeye çalışıyoruz.