Yüksek fikirler yüksek dağlara benzer - Ercan Buber

Yüksek fikirler yüksek dağlara benzer


Yüksek fikirler yüksek dağlara benzer. Alışık olmayanları ürkütür.

Çok sevdiğim bir yazardır, Cenap Şahabettin Allah (cc) rahmet eylesim. Sabah sabah kitaplığımda denk gelince önce bir tebessüm ile gülüp sonrada üzüldüm.

Ama sonrasın ‘da aradığım kitabı buldum, sevgili Halil Konuşkan ve Abdullah Alagöz beyefendilerin kaleme aldığı “Başkanlık Sistemi” isimli kitabı aldım ve soluksuz okudum. Sizlere de tavsiye ederim çünkü eğer her fikri bilmez isek yaptığımız her şey ve yaşadığımız hayat tamamen tek taraflı ve aynı zamanda doğruluğunu tartışamayacağımız bir hal alır.

Kitapta Başkanlık sistemi şu bakış açısı ile ele alınmış.

Başkanlık sistemi ilk kez ABD’de uygulanan, diğer ülkelerin ABD‘de uygulanan başkanlık sistemini belirli oranda taklit ederek denedikleri bir sistem olarak karşımıza çıkmaktadır.  Güney Amerika ülkelerinin büyük bir kısmının, bazı Afrika ülkeleri ve uzak doğu ülkelerinin bir kısmı ile Demirperde yönetiminden kurtulan birkaç devletin uygulamış olduğu bir sistemdir.

Adı geçen ülkelerde demokrasi kültürünün tam gelişmediğini ve totaliter bir yönetimden demokrasiye geçiş evresinde olduklarını, çoğunluğunun milli devlet vasfına da sahip olmadıklarını iyi biliyoruz.

Başkanlık sisteminin uygulandığı ülkeleri incelediğimizde, bu ülkelerde Devlet başkanlarının bazılarının doğrudan diktatör olduklarını, bazılarının ise diktatörlük emareleri gösterdiklerini yönettikleri ülkeleri inceleyince kolayca belirleyebiliyoruz. Bu sıkıntıları aşabilmek için insanoğlu sürekli sitem arayışına girmiştir.

Bütün yönetim sistemlerinin amacı ideal bir yönetimi ortaya koyabilmektir. Egemenliğin kaynağı noktasında farklı anlayışlar öne çıkmakla birlikte yönetim şekli kadar yönetenin niyeti ve uygulanan toplumun kültürel, sosyal ve tarihi arka planının başarı ya da başarısızlıkta etkili olduğu yaşanılan örneklerle görülmüştür.

Kur’an Hz Ömer’de adaleti dağıtırken, Yezit, Kuran’ı alet ederek kan ve gözyaşına sebep olmuştur. Aristo haklı olarak “iyi ya da kötü yönetimler yok, iyi ya da kötü yöneteneler vardır” der.

Sistemin başarısında yönetecek kişinin özellikleri, içinde bulunduğu toplum şartları ve yönettiği kitlenin özellikleri asıl belirleyici unsurlardır. Adalet duyguları gelişmemiş, toplumsal yapıya göre değil kendi bilinçaltı dürtülerine göre hareket eden liderler Yezit gibi tarihin en büyük katliamcısı olarak karşımıza çıkabilmektedirler.

Hangi sistemin uygulanacağından daha önemli olan uygulanacak sistemin dayanacağı insan unsurudur. Yüksek meblağlarda sermeyenin miras olarak değerini bilemeyip, mirasyedi konumunda olanda insandır. Düşük oranda sermeyenin miras olarak değerini yükseltende insandır.

Kısaca, uygulanacak sistemi uygulayacak olanda, sistemin uygulanacağı toplumda insan unsurundan oluşmaktadır. Kısacası bütün sistemlerin öznesi insanın kendisidir.

Bu çerçevede insan unsurumuzun hangi sistem için daha elverişli olduğu üzerinde düşünmek gerekmektedir.

Öncelikle idare edecek konumda olacakların psikolojisi açısından, birde idare edilecek olan insanların yani toplumun sosyo-kültürel-ekonomik yapısı açısından bahse konu olan insan unsurunu iki başlık altında inceleyebiliriz.

İdare edeceklerin psikolojisi açısından ele aldığımızda; sınırsız veya sınırları belirsiz bir yetkinin bazı bireylerin kişilik özellikleri açısından farklı uygulamalara sebep olabildiğini görüyoruz. Sorunlu karakter sahibi, buzdağlarının altından yönetilen bireylerin idare ettiği ülkenin nasıl bir bela ile karşı karşıya kalacağını tahmin etmek zor değildir.

Örneklerine Ekvator, Dominik Cumhuriyeti, Haiti ve Endonezya’da rastlıyoruz.

Ekvator Devlet Başkanı Lucio GUTİERREZ’in Yargıtay’ı iptal ve olağanüstü hal ilan etmesi ülke de karışıklıklara sebebiyet vermiş, sonunda Gutierrez ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştır. (12)

Dominik Cumhuriyeti’nde Rafael Leonidas TRUJİLLO, 1930’da askeri darbeyle yönetimi devraldı. Hem başkan, hem başkomutan oldu. Muhaliflerini katletti, devlet makamlarını yakınlarına teslim etti. Sonunda bir suikastla öldürüldü. (12)

Haiti’de babasının yerine iktidara gelen Jean Claude DUVALİER, tam bir zulüm sergiledi. Toplumuna ölüm, işkence ve sürgünler yaşattı. Uyuşturucu ticareti yaptığına dair kuvvetli şüpheler vardır. Haiti halkının dünyanın en fakir halklardan biri olmasına rağmen lüks yaşam düşkünüydü. Hava kuvvetlerinin müdahalesi sonucu Fransa’ya kaçtı. (12)

Endonezya’da Suharto, ordu ve kurduğu partisinin desteği ile baskıcı bir rejim oluşturdu. Komünist karşıtlığını düşmanlığa dönüştürdü. Komünistlere karşı “ifrit avı” başlattı. Komünist temizliğini etnik karşıtları ve muhaliflerinin temizliği takip etti. (12)

Verdiğimiz örneklerde de görüldüğü üzere Devlet Başkanı konumuna yükselecek olan şahsın sağlıklı bir kişiliği yoksa o ülkede kan-ölüm-gözyaşı dinmez, insanlar mutsuz olur, toplumun geleceği harap olur.

Kitabın içeri örnekler ile sağdeleştirilmiş. Farklı bir bakış açısı ve inanılmaz örnekler ile gerçekten bam teline vurmuş bir kitap, her şeyden öte gerçekten emek verilmiş bir yapıt. Geçmiş ve günümüzde yaşanan siyasi görüşlerin eksikleri ve hataları harmanlanmış. Yapılan hatalar yazarların lisanı ile tekrar makale haline getirilerek, vakti zamanında yapılan yanlışlıkların tekrarlanmaması için güzel bir yorum katılmış. Öyle uzun uzayı insanı sıkan bir kitap değil, bir kupa kahve ile birkaç saatte sizleri güzel bir zaman yolculuğuna çıkaracak siyasette geçmiş dönemleri anımsatıp kâh düşündürecek, kah hüzünlendirecek bir kitap. Unutmayalım bu dünyayı okuyan, yazan, düşünen ve üreten insanlar kurtaracak. Hiçbir konuda fikir sahibi olmadan oturduğumu televizyon başından sadece izleyerek, yâda dinleyerek değil. Okuyarak ve araştırarak kendimizi doldurursak dünyanın daha yaşana bilecek bir hal alacağını savunan insanlardanım.

Güzel bir hafta sonu geçirmeni ümidi ile…

Birazda tebessüm

Akşam dışarı çıkıyorlardı. Hayli kilolu kadın "Hay Allah" dedi, "Bu elbise beni şişman gösteriyor, değil mi?."
Erkek güldü.. 
"Bu kravat beni aptal mı gösteriyor?."

[email protected]

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI