Ananı öpen kadı ise...
Ah benim güzel ilçem ah. Gazetecilik çok ilginç bir meslek, hele hele küçücük bir ilçede her dakika yüz yüze geldiğiniz insanların içinde yapıyorsanız ve bir taraf olmuyorsanız vah vah vah halinize.
Bizler bu ilçede 3 yıldır, Hastanede, Emniyette, Savcılıkta, Hükümet konağında 7 gün 24 saat durmadan usanmadan 4 elle sarıldığımız bu mesleğin o kadar ilginç yanlarına şahit oluyoruz ki, anlatmaya başlasam bu kadar küçük bir ilçede ne kadar çok olayın olduğunu nutkunuz tutulur.
Kimi zaman hastanede, kimi zaman adliyede takip ettiğimiz davalarda, kimler nerelerde ne naneler yiyor, kim mekanlarda ayılıp bayılmış, kim hayat kadınları ile otele girerken sobelenmiş, kim yanındaki hanımın kimliğini vermemek için kendi özel kimliğini gösterip ayrıcalık istemiş, kimler villalarda, pavyonlar da ne biçim alemler yapıyor, kim kaç para avanta vermiş, kim hangi makama hangi büyüklükte hediyeler sunmuş, sonugelmeyen bir zincirleme.
İnanın akıl, sır ermeyen binlerce mavzunun arasından eleyerek yapmaya çalıştığımız habercilik, kimi zaman çok takdir toplarken, kimi zamanda bütün okların üzerimize çevirilmesine neden olsada, her şeyin sonunda vicdanımla olan muhasebemde her daim huzurlu ve galip gelmek en büyük tesellim. Çünkü kimsenin özel hayatını bana onlarca yaptığı kötülüğe rağmen kullanmadım! Ama her daim arşivledim!
Evet, kimi zaman yapılan haber birilerinin hoşuna, birilerinin zoruna gitmesi artık gayet normal gelmeye başladı. Çünkü bir sonraki haberde tam tersi oluyor.
Bu işin zorluğuda bu olsa gerek! Bu gün sizi düşman gören, yarın yaşadıkları sonrasında kardeşinden öte görüyor...
İnşallah doğrudan ve adaletten hiç şaşmadan, elimizde olan bu gücü hayır yoluna kullanmaktan bilmeden bile olsa hiç şaşmayız.
Çünkü hergün onbinlerce kişiyi bir çok konudan haberdar ediyor, fikir ve bilgi sayibi olmasını sağlıyoruz.
Hayatım boyunca yazmayı hiç sevmedim, aksine çok iyi bir okuyucu ve dinleyiciyimdir. Dostlarım ve yakın arkadaşlarım bunu iyi bilir ve suskunluğumu her fırsatta yüzüme vururlar. Çok konuşmak ve çok yazmak aksine, çok okumak ve çok dinlemeyi sevmişimdir.
Usta gazetecilerin en imrendiğim ve takdir ettiğim özelliğidir, çok az yazı ile çok fazla şey anlatmaları. Sanırım bu usta gazeteciliğin sonu bu olsagerek.
İl ve İlçe genelinde bir çok insanla görüşüyor bir çok konu hakkında bilgi alıyor, güvendiğim ve değer verdiğim büyüklerimin sözlerini çok dinliyorum. Bana verilmek istenen mesajı çok çabuk anlıyorum. Çoğu zaman emin olduğum konuları bile yine araştırıp, kafamda mümkün olduğunca hiç soru işareti bırakmamayı tercih ediyorum.
Dün yine değer verdiğim bir büyüm ziyaetime geldi ve benim ile ve ilçe ile ilgili hali hazırda merak ettiği bir kaç konu hakkında sorduğu sorular üzerine, anlattığım hikayeyi sizlerlede paylaşmak isterim.
"Osmanlı döneminde, yolsuzlukları ile ünlü Karakuşi adında bir kadı varmış. Bir gün Karakuşi Kadı, bir fırının önünden geçerken, burnuna güzel bir koku gelmiş. Vitrinde güveç içinde nar gibi kızarmış, sahibini bekleyen nefis bir ördek duruyor. Karakuşi Kadı, fırıncıya 'Ben bunu aldım' demiş.
Kadıya itiraz edilir mi? Fırıncı hemen ördeği paket yapıp vermiş.
Az sonra ördeğin sahibi gelmiş: 'Hani bizim ördek?' diye sormuş.
Fırıncı boynunu büküp 'Uçtu' deyince, iş kavgaya dönüşmüş. Kavga sırasında fırıncı, araya giren bir gayrimüslim müşterinin gözünü çıkarmış; korkusundan kaçmaya başlamış. Gayrimüslim vatandaş da peşinde koşuyor.
Duvardan atlarken, öteki taraftaki hamile bir kadının üstüne düşmez mi! Kadın oracıkta düşük yapmış; kocası da fırıncının peşine düşmüş. Fırıncının çarpıp devirdiği Yahudi bir vatandaş da kızıp peşlerine takılmış...
Sonunda duruma müdahale eden zaptiyeler, hepsini yakalayarak Karakuşi Kadı'nın karşısına çıkarmışlar.
Ördeğin sahibi, 'Bu adam ördeğimi hiç etti' diye şikyet etmiş.
Kadı, fırıncıya sormuş: 'Ne yaptın bu adamın ördeğini?'
Fırıncı 'Uçtu' demiş.
Kadı, kara kaplı defterini açmış: 'Ördeğin karşısında tayyar yazılı. Tayyar 'Uçar' anlamına gelir. O halde ördeğin uçması suç değil'
diyerek fırıncının beraatına karar vermiş.
Gözü çıkan gayrimüslim vatandaşın şikyetine de kara kaplı defterden bir madde bulmuş: 'Her kim, gayrimüslimin iki gözünü çıkara, o Müslüman'ın tek gözü çıkarıla...'
Karakuşi Kadı, 'Şimdi' demiş, 'Fırıncı senin öbür gözünü de çıkaracak, biz de onun tek gözünü çıkaracağız.'
Tabii gayrimüslim şikyetinden hemen vazgeçmiş.
Çocuğunu kaybeden kadının kocasına da, Karakuşi Kadı, 'Karını vereceksin, bu adam yerine yeni çocuk koyacak.' diye hüküm kesmiş
Böyle olunca adam da, şikyetini anında geri almış.
Kadı Yahudi'ye sormuş: 'Senin şikyetin ne?
Yahudi ellerini açmış, 'Ne diyeyim kadı efendi' demiş, 'Adaletinle bin yaşa sen, e mi !'
Bu hikyeyi anlattıktan sonra büyüğüme dönerek, kıssadan hisse çıkardın mı abi: "Ananı öpen, kadı ise, kime şikyet edeceksin? bu memlekette dedim. Sizlere de mutlu ve umut dolu bir hafta sonu diliyorum...