Sabah sporumu yaptım .
Ardından Mavi bayraklı plajımızda yüzdüm.
Plajımız bırazdaha büytülmesi için çalışmalar başlamış erken saatlerde.
Ardından yerde bir çok buroşür olduğunu gördüm sanırım dağatmaz zor gelmiş hepsini çöpe atmışlar.
Aldım inceledim bildiğimiz gündemde olan konular fakat gördümkü müthiş bir riya var.
Bugünün konusu bu olsun istedim.
Gör bak! diye neden denir? Görülmüyorsa mı? yoksa yapılan kayda değer bir şey yoksa mı? gör bak! denir.
Galiba yapılan bir işi ve aşı insanların burnuna sokmaya çok hevesliyiz.
Bu durum sadece belli bir meslek ya makama ait değil!
Seviyoruz ya bir iyiliği göz önünde yapıp, ahaliye göstermeye bayılıyoruz.
Milleti umumiyenin görmesi için ne gerekiyorsa yapılıyor.
Kamu oyunun görmelerini sağlamak için tanıtım çabaları ve etkinlikleri ise israflı ve riyakarca çokca yapılıyor.
İyilik denir adına, yapılırsa gizlice makbule geçer zerresince.
Tabi bu iyilik kul hakkı ve Allah CC. rızası dairesince olursa sevabı ve karşılığı da daha bir katmerlenir.
Hizmet, katkı karşılıksız yapılır. Bir bedel beklenirse, onun adı ticaret olur
Yaptınsa halka bir şey söyleme hiçbir şey. Bir şey kattınsa topluma bekleme bir şey.
Hiç kolay değil’ yapıp da bir şey beklememek bu hallerle.
Onun için deniyor ya; “gör bak!” diye.
Yapılanı görür bu memleket.
Bir şey demeden de hisseder iyiliği, yapılan hizmeti ve katkıyı.
İlla gör bak deniyorsa. Riya, gösteriş, caka, taka sata her yanı sarmış demektir.
Memleket hep sardı sarmaladı birliği, dirliği ve kardeşliği tarih boyunca.
İki yeni işle tarih olmaz. Yıkmakla kültür yenilenmez. Memleket zihniyeti ise hiç değişmez.
Çünkü, geçmişte yapılanlara yapanlar gör bak! demezlerdi. İhlas ve samimiyetle çalışır iş ve aş üretirlerdi.
Sonuç olarak, gör bak demekle görülmez. Ya da görülmeye değer, değerli bir şeyler yapılmamışsa hiç mi hiç görülmez. Boşuna nefes tüketmeden ve gör bak! da demeden riyasız çalışıp üretmekle görülmesi gerekenler görülür.
Olumsuz kuruntular insanı takıntılı yapar. Empati yoksunu olur. Önyargılı davranır. Öznel düşünür. Farklı düşünceleri kabullenmez. Kalbi Kuruntuların olumsuzlukları kalbi ve ruhu kömürleştirir ve yaralar. Her koşulda ve ortamda kişiye zarar verir.
Olumsuz iç seslerden arınmanın farklı yoları olmakla beraber bu konuda işe yarar nitelikte görülenlerden ilk akla gelenler şöyle sıralanabilir:
Olumsuz düşüncelere takılıp eylemden uzak durulmamalı, o eylemi yapıp sonuçlarına göre tekrar girişimlerde bulunulmalıdır. Çünkü eyleme geçmek her zaman düşünceden daha etkili olup; yaşama aktiflik katar. Danışma ve paylaşma kanaları kullanılmalı ve bir bilen aranmalıdır. Yarım işler olabildiğince tamamlanmalı. Her yarım bırakılan işlerin her yere bizimle beraber geleceği unutulmamalıdır.
Sonuç olarak olumlu düşünülüp olumlu söylenmeli, kötü düşüncelerin kötü dili ve iletişimi tetiklediği unutulmamalıdır.
Sosyal olan maddi ve manevi paylaşımların insanı kuruntulardan dolayısıyla vesvelerden uzak tutarak daha yapıcı ve üretken yaptığı unutulmamalıdır.